Canımın yanmasının sende bir şey ifade etmediğini söylediğinde

O çok uzaklardaki günün ayağımıza kadar nasıl geldiğine hayret ettim.

Çünkü senleyken zaman,

Bizim için tüm uzuvlarını yitirmiş,

Öyle durağan öyle sürüngen öyle yavaştı.

Tutkuların her zerresinin yaradılış haline şahit olurduk.

Onun içinde nasıl titreştiğimize, nasıl yoğun, nasıl yumuşak olduğumuza hayret ederdik.

Bizim için başlangıçtan gayrısı yoktu.

Her şey olmak için vardı.

Tükenişe doğru tek adım atılmazdı.

Ezelin ve ebedin tek anda toplandığı ve hep orada kaldığı yerdeydik.

Bugün ömrümüzdü.

Yarın cehennemimiz.

Gün geldi

Yeni sözcükler doğmaz oldu

Yenilir yutulur değildi düşlerimiz ve çoğu toz tuttu.

Sonra

Acıtmaya başladı toprak yalın ayağımızı.

Tenimiz utanmaya başladı üryan halinden

Gözlerimiz yabancılaştı sokağımıza

Ve sen bir kelebeğe bile kırılır oldun.

Yeni haberler gelmedi uzak dünyadan

Kıyımıza vuran şişeler paramparçaydı

Balkonumuz

ugurludığı o son akşamı bir daha anmadı

Bizi güler yüzle kucaklayan ağacımız

Şimdi huysuz bir ihtiyardı

Sevgilim

Ahidler vefasızdı artık

Yüreğimiz

Terk edilmiş, surları yıkılmış, içindeki ateşler sönmüş, heyecanları soğumuş, işgalcilerinden kurtulmuş ama bir daha hayat bulamamış, o metruk şehirdi.

Ellerimiz

Yıldızı barışmayan iki düşman

Ve biz

Hiç tanışmamış iki yabancıydık.