Bedeviler deniz aşırı, kırsal ve tabiatı gereği kumsal aşklara ait,

Ünsüz harfler ellerimde birikirken, dudaklarım çığlık atıyor en tizden.

Sesleniyorum engebeli liberalliğime, sesleniyorum sağdan sola kaymak bilmeyen beynimdeki hayvana-

Tırmalıyor kafamı, bıkıyorum kafamın içindeki her bitten.

İnliyor bebekliğim bu yaşıma nefes alırken,bitiyor başlarken hayatım, bahsedemiyorum bizden, nasıl bahsedemiyorum ki bizden?

Yüzümse beş, on biraz daha karış havada kalıyor seni görebileyim derken.

Eriyorum, varoluşumdan soyutlanıyor düzenim, sana her kelime defter aralarında peşpeş çekiyor, çalıntı cümleler ukteler bırakıyor; tozdan, taştan bir ahitten

Riayet ediyor bedenim, bedenim sana nispet her izden

İzledikçe gözlerim kör oluyor, anla yavrum çok fasıl sayarım, çiçek koparamıyorum hiçbir şehirden.

Çığlıklarım la minör, senfonik bir tabu'ya, yakıyor her masalı sadece bir kibritten...

Issızlığımda ırgat ruhum baskın çıkıyor, arıyor-toprak arıyor- gaye arıyor, güneşten ve tarlalarca kaplı çitten

Kaplı çitlere sığınıyor ruhum senin gelmek dönencene kadar, asırlarca zan altındayken özgürlüğüm, bir damla boya da bendenizden.

Akacağı tablolara... Kırmızının tapacağı bundan belli, bundan nispeten

Riyakar bedenimse Aşil'i topuğu harici her yerinden hem de her yerinden, tabii'si katliam sana aşkından bir piyes ve en derinden ve en dipten...

bilmem neden bahsedemiyorum bizden?