Bu kadar hissizleşmemizin, akışa kendimizi bu kadar fütursuzca kaptırmamızın nedenini düşünürken yine kendimi çok farklı bir yerde, bambaşka soruları cevaplamaya çalışırken buluyorum. Neden çoğu insanda ve aynada bir kaybolmuşluk görüyorum? Hepimizin amaçları, hayalleri ,hayattan beklentileri farklı. Herkesi bir noktada birbirinden ayıran özellikler zaten bunlar. Burada hemfikiriz. Bin yıl önceki insanların yaptığı, bin yıl sonraki insanların da yapacağı gibi varlığımıza bir anlam yüklemeye çalışıyoruz. Çoğumuzun çamura bulandığı nokta burası zaten. Bazılarımız anlamlar arasına bazılarımızsa anlamsızlıklar arasında boğuluyoruz. Her şeyi mutlak bir sonuca bağlamaya çalışma çabasına girip sonrasında avucumuzda bir hiçle kalakalıyoruz.

Buradan sonra herkes farklı felsefi düşünceler ortaya atabilir. Şu an bu yazıyı yazarken bile kendi içimde çelişkiye düşüyorum mesela. Eminim ki herkes bunu yaşıyordur. Bir noktada yaşamalı da zaten ama nerede durması gerektiğini bilmeli. Bu düşüncelerin beraberinde getirdiği huzursuzluk ve mutsuzluğa dayanabilmek güç çünkü. Bilinmezliğin bir sonu yok ama bilebileceklerimizin var. Bunu kabullenelim artık. Hayatta hiçbir zaman tüm kitapları okuyamayacağımız, tüm filmleri izleyemeyeceğimiz fikri maalesef gerçek. Herkesin ustalaşmak istediği düşünceler, yönelmek istediği alanlar farklı. Bu yüzden kendimizi başkalarıyla kıyaslamamız doğru değil. Bilebileceklerimizin sınırının farkında olmazsak kuyunun dibi yakın demektir.

Tuhaf olan hepimizin bu kadar farklı kafalardayken sonunda aynı çıkmaza girmesi. Kimimiz bir çiçeğin solup gitmesine ya da bir balığın oltaya takıldığındaki çırpınışına bakarak ölümü düşünmeye başlar , kimimiz ise bir yakınını kaybederek. Her ne sebeple olursa olsun bu sorgulamalar tek bir sona varır: Ölecek olmamız gerçeği. Korkutucu gözükse de çok basit bir denklem aslında. Aradığımız sonsuz anlamlar evrenindeki bulabildiğimiz tek mutlak son ölüm. Sıkıntı bu denklemi kabullenemeyişimizde. Varoluşsal soru çıkmazlarına girip kendimizi çok da hırpalamaya gerek yok. Cehalet sürüsüne katılıp inandırılmak istenilen şeylerin peşinden sürüklenin demiyorum. Sadece cevapsız sorulara yanıt ararken aklınızı kaybetmeyin. İçinizdeki denge tahtasını iyi kurun yeter.