… Ares, dünyaya sağır ve güneşe kör bir şekilde saatinin duracağı anı bekliyordu. Cebinde birkaç vefa ve biraz da merhametten başka bir şeyi yoktu. Çünkü bulunduğu pazarda daha fazlasına gerek de yoktu. Azabı, vicdanıydı ve anlamakla cezalandırılmıştı. Kamburu kafasının içindeydi. Aklını doğrultamadığı için dünyaya baş eğmiş ama bu bile yetmemişti kimsiz kalmak isteyişine. Geldiği pazarda yüzündeki acının haritası olan bir ruha sahip Sera vardı. Ve Sera, Ares’i en kanayan yerinden yani gölgesinden sevdi. Çünkü gülün gölgesi de dikenliydi. Biliyordu. Kaderinin yüzündeki çizgilerinden ruhuna girmek istemese de artık Sera, Ares’in ruhuna girmekle kalmamış, aynı zamanda ona bulanmıştı. Dikeniyle kabul etmemiş, aksine, dikenini de sevmişti. Ve Sera… Ares’in sol yanına düş olup düşmek için tüm kanatlarını yakmaya hazırdı…