Yalnız bir işçi arı zambak üstünde dinleniyor. Melankoli hâkim havaya, hissediyor zayıf antenleriyle. Geri dönmesi gerek zaman daraldı. Vızıltılı kovanı terk etmek dönmekten daha kolay olsa gerek zira oyalanıyor artık. Arı biliyor, kovanın vızıltısı yersiz değil ama çözümünü izah edemiyor, yalnız. Dönüyor kovanına, geçiyor dar geçitten. Sıcak bir karşılama var içeride. Başkası görse herkesin sevgilisi o arı. Samimiyetsizlik hâkim kovanda, herkes farkında. Bu iyi bir şey mi? Gündemde yine kraliçe var, kimsenin görmediği kraliçe... Herkes onun yüzünden böyle ama sebepleri çok farklı. İşçi arı biliyor, olanların kraliçeyle alakası dahi yok. Kovan bozulmuş, hatta kokuşmuştu. Arı işte bunu fark edince sustu, anlatmayı bıraktı, sadece güldü, çok değil, biraz güldü. Aynaya baktı; kıllı, pörtlek ve dokulu kafasını tutan ince boynu hala yerindeydi ama farklı gözüküyordu. İğrenç değildi bu sefer arı, nasılsa öyleydi. Sessizce izledi kendisini, düşüncelere daldı. Düşünceleri çok sessiz, tıpkı derin bir nefes gibi... Geri bırakamadığı bir nefes.