Arif, bu ömür bitmek bilmiyor, sen nasıl bitirmeyi başardın?

Aklımdan çıkmıyor Arif, ne yaparsam yapayım enkazın altındaki yüzünü bir türlü unutamıyorum. Bunu bastırmak için yazmak istiyorum, sanki yazınca bazı duyguları unutacakmışım gibi geliyor -merak etme hidrojen bombası hakkında araştırmalarım devam ediyor- ama ne zaman bir şeyler yazmaya çalışsam harfler, kelimeler, cümleler birbirine giriyor. Devrik cümleler, yazım yanlışları, oradan oraya atlanan konular, bir türlü doğru notayı tutturamayan müzisyen gibi sürükleniyorum ritimlerin arasında ama en kötüsü de karakterleri durduramıyorum Arif, daha kalemi kağıttan kaldırmadan intihar ediyorlar; ister bir sokak satıcısı ister bir ev hanımı ister banka çalışanı isterse ana karakter olsun, gözlerimin önünde dilekleri gerçekleşen bir çocuğun mutluluğu içinde yitip gidiyorlar, elimden hiçbir şey gelmiyor. Belki de bu yüzden bu kadar hatalı yazıyorum, şaşırmak istiyorum, karakterlerin ne yazdığımı anlasınlar istemiyorum ama olmuyor; sayfalarım onları binaların çatılarından, haplardan, kesici aletlerden ve iplerden uzak durdurmakla geçiyor. Kuklaları tarafından yönetilen bir kuklacı gibi hissediyorum, buna sen de ekleniyorsun bir müddet sonra, ana karakterin adına senin adını vermeyi düşündüm kaç kere, o zaman işler değişirdi belki ama ona bile engel olmadım, ben neye engel olabildim Arif?