Gitti. Yavaş yavaş gidişini seyrettim. Yirmi yılı aşkın süredir arkadaşım, sırdaşım olan insan ile hayatımızın son düzlüğünde bir seçim yaptık. Ben yeni, bilinmez bir geleceğe gitme hayali kurarken o; bildik, tanıdık hayatında kalmayı istedi. Yol ayrımı belki biraz hüzünlü fakat kötü değil, vefasızlık yok, hele sevgisizlik asla...

Uzun uzun düşünme fırsatım oldu şu günlerde ve enteresan bir şey fark ettim. Yedi yıllık döngüler halinde deveran eden kırılmalar, ayrılıklar, seçimler yapagelip durmuşum. En yakın arkadaşım ise bu seçimleri yapmayı hep çok istemiş, lakin sonunda bildiği hayatın içindeki o kısır döngüde kalmış. Birbirimizi iyi tanıyorduk, birbirimizden çok farklıydık, birbirimizi böyle sevdik. Bu aralar haftada bir defa zoraki, adet üzere konuşuyoruz. Sessiz bir biliş halindeyiz. O benden, ben ondan çoktan çıkıp gittik ama birbirimize bunu söylemiyoruz.


Ne diyordum; yedi yıllık döngüler.

Otuzlu yaşlarda yaşadım bir tanesini, boşandım.

Otuz yedide, ailemi hayatımdan attım. Daha doğrusu sınırlar çizmeyi öğrendim, bu kimsenin hoşuna gitmedi tabii. İnsan alışık olduğu konfordan vazgeçmek istemiyor. Beni anlayıp, saygı duymak yerine ''sen çok değiştin'' dediler.

Az kalsın unutuyordum. "Ben hem korkak hem zihni algı ile hipnotize edilmiş, bütün bu yapılardan oluşan inanç kalıpları olan biriyim."

Tırnak içine aldığım ben, ben değilmişim aslında. İtiraf edeyim ki, bu keşif çok ufuk açıcı ve sancılı bir süreçti.


İnsan kemale erer, insan-ı kamil olur. Amacı ise giderken geride hoş bir seda bırakmak galiba!

Bilmiyorum, hâlâ yolculuğum devam ediyor ama sevgili arkadaşım yanımda olmadan.