Aşk evliliklerinin, bireyin değil toplumun kazancı olduğunu, bireylerin kendi mutlulukları için evlendiklerini sanıp aldandıklarını, gerçek amacın dünyaya bir birey getirip türün devamlılığını sağlamak olduğunu savunuyor ve sık sık kitabın aşk tutkularına kapılmış olanları sinirlendireceğini yazıyor.
İnsanların aşık olacakları kişiyi seçerken, aradıkları kişinin kendilerinde olmayan iyi özelliklere sahip insanlar olduğunu savunuyor ve buna asla genellenemeyecek birkaç örnek veriyor.
Kitapta, kitabın üzerine kurulduğu temellerle çelişen kısımlar var. Aşkın gözünün kör olduğunu ve normalde sevmeyeceğimiz özelliklere sahip insanları sevdiğimizi söylerken "çocuğa iyi genler aktarma hedefi" nerede ve sevdiğini elde edemeyince çıkar yolu intihar etmekte gören aşığı anlatırken "türün devamlılığını sağlama hedefi" nerede diye düşünüyor insan.
"Mutlu evliliklerin pek az olduğunu hepimiz biliriz. Bunun nedenini evliliğin temel amacının şimdiki kuşağın mutluluğu değil, gelecek kuşağın mutluluğu olmasında aramak gerekir." demiş. Her kuşaktaki evlilikler kendilerinden sonraki kuşağın mutluluğu için yapılırsa, hiçbir kuşakta mutlu evliliklerin sayısının artmayacağı çıkarımının yapılmaması şaşırtıcı geldi bana.
En sonda ise aşkın ölümlü ve ölümsüz yanı olduğunu, ölümsüz yanını önemsiz görmenin büyük bir yanılgı olacağını yazmış. Ama onca yazılandan sonra bana yazar bunu düşünüyor gibi değil eleştirilere ufaktan bariyer kuruyor gibi geldi.
Tüm sayfalarda aşka tam karşımdan bakan bir yazar vardı. Ama ortak düşündüğümüz şey: KENDİNDE ÖLÇÜ DE DÜZEN DE BULUNMAYAN ŞEYİ, AKILLA YÖNETEMEZSİN.
Ömer Tarık Atmaca
2020-07-03T19:16:21+03:00Schopenhauer gibi bir adamın aşkın ölümsüzlüğünü düşünme konusuna çok güzel bir bakış açısı getirmişsiniz. “Eleştirilere ufaktan bariyer gibi geldi.”