Mutsuzluk, bana göre çağımızın genel sorunlarından bir tanesi. Mutluyum diyebilen insan bulmak çok zor veya bulursak eğer aynı cevabı 24 saat sonra bulmak zor. Bunlara rağmen mutsuzum, mutlu değilim, mutlu olamıyorum, mutlu olacağım bir şey yok ki diyen birçok insanla karşılaşabiliriz.

Her insanın elbette kendine göre farklı farklı mutlu olamama sebep veya sebepleri vardır. Ayrıca çoğu insan en çok kendini mutsuz görerek yaşamaktadır. Maalesef mutsuzluk ölçer diye bir alet olmadığından buna katlanmaya ve ısrarla ben daha mutsuzum demeye devam edeceğiz.

Gerçekten mutlu olacağımız hiçbir şey yok mu? Biz nasıl mutlu oluyorduk, yoksa unuttuk mu? Klişe olmuş bir soru olan "mutluluk neydi?" sorusuyla da sorularımıza noktayı koyalım. Bu klişe soruyu sorarken genellikle mutluluğu unuttuğumuzu uzun zamandır bize uğramadığından bahsetmekteyiz ancak gerçekten mutluluğun ne olduğunu hiç bilmiyor olma ihtimalimizi çoğumuz düşünmeyiz. Belki de sorulması gereken soru "mutsuzluk neydi?" şeklinde olmalıydı.

Çocukken çoğu insan "el bebek, gül bebek" tabiriyle büyütüldü ve bu çocuklar şanslıydı. Bazı çocuklar ise doğar doğmaz şanssızdı. Oysa her ikisi de ağlayarak gelmişti dünyaya. Şanslı çocuk ilk defa "anne, baba, dede" gibi sözler ettiğinde partiler, hediyeler ve coşkuyla bir kutlama görürken şanssız çocuk "sonunda dillendi" şeklinde bir cümle duydu. İlk dişleri çıktığında yine büyük coşku gören şanslı çocuktu. Erkek çocuklarında şanslı olanlar sünnet oldu diye kral tacı takıldı. Şanssız çocuk sadece erkek olmuştu. Şanslı çocuklar mutlu olunacak anları hep büyük coşkuyla yaşadı bu yüzden mutluluk kolay sahip olunan bir şey olmayarak algılandı. Şanssız çocuklar ise ya mutlu olmayı bilmediler ya da mutluluğu basit bir şekilde yaşadıkları için basit şeylerle de mutlu olabildiler.

Yıllar geçti bu çocuklar içerisinde şanssız çocuklar hep özendiğimiz insanlar oldu ve hayat hikayelerinde hep bir acı vardı. Elbette şanslı ve şanssız çocukların içinde sayısız istisnalar da vardı. Bu çocuklar gerçeklerin farkına vardığında mutluluğun kolay bir şey olmadığını düşünmeye başladılar ve artık o coşkulu zamanlar yoktu önlerinde. Biz buna "artık gör gerçekleri mutluluk kolay değil" demedik çünkü ağır bir cümle olacaktı bir genç için, o yüzden "ergenlik" dedik. Ergenlik de bitti, hayat gayesi diye bir şey çıktı karşımıza ve artık mutluluğun çocuklukta kaldığını düşündük. O yüzden yüzü gülebilen insana da "çocukça davranma" dedik çünkü sadece çocukların gerçekten gülebileceğine, mutlu olacağına inanmıştık. Her çocuk ağlayarak doğmuştu oysa ama biz ağlamayı da mutsuzluk kabul ettik çünkü mutluluğu öğrenemedik, o yüzden "mutluluktan ağlıyorum" diye de açıklama yaptık.

Her insan çocuğunun ilk anlarını coşkuyla kutlamak ister. Bundan kaçacağımızı düşünmüyorum. Ancak mutluluk sadece çocuklu yaşlarda sahip olacağımız bir şey de değildir. İnsan her yaşında mutlu olabilir ve bunu süresiz hale getirmek sadece kendisinin ve düşüncesinin kuvvetiyle olabilecek bir şeydir.

"Başarmanın yarısı, inanmaktır." derler diğer yarısı ise çalışmaktır. Mutlu insan, inanır çünkü mutsuz insan zaten umudunu da kaybetmiştir. Mutlu insan çalışır çünkü aklını meşgul eden şeyler yoktur. Bu durumda başarmanın yarısı inanmak, yarısı çalışmak ise ve bu iki şeyi de mutlu insan yapabiliyorsa bana göre başarmanın yüzde yüzü mutlu olmaktır.

Su dolu bardağımız toprağa döküldüğü için üzülmeyelim, toprağa can verdiğimiz için mutlu olalım. Kalemimiz kırıldı diye üzülmeyelim, onunla yazdıklarımıza mutlu olalım. Sevdiğimiz insan ayrıldı diye üzülmeyelim, gerçekten seviyorsak o mutlu diye mutlu olalım veya onunla beraber yaşadığımız günler için mutlu olalım. Mutlu olacak bir şey yok diye üzülmeyelim, farklı baktığımızda görebileceğimiz küçük mutluluklar olduğu için mutlu olalım. Coşkuyla yaşamayalım mutluluğumuzu, tadında bırakalım ki diğer mutlu olacağımız şeylere de enerjimiz kalsın. O yüzden artık en ufak şeyle de mutlu olarak başarıya ulaşalım, inanıyorum ki başarıya ulaştığımızda daha çok mutlu olacağız. Hep birlikte her şeye rağmen başarabilmek için birazcık farklı bakalım ve mutluluğu yakalayalım.

Artık bir şeyleri başaralım ve artık mutlu olalım...