Hiç utanıp sıkılman yok mu kızım senin?

Soru bu; sahi, hiç mi yok benim utanıp sıkılmam? Açıkçası sevgilim, utanma kadar çok ve sıkılma kadar seyrek yeşeren bir duygu yoktur içimde. Evet, beni üzen şeylere karşı bile soğumuyor hevesim, tabii utanıyorum bundan ama hiç sıkılmadım. Yaşamanın yavaşladığı bir zamanda da olsak korkunç bir hızla sevmekten büyük utanç yok benim için, ama inan yüz yıl daha yaparım bunu. Hani benim o canımı kırk yerinden yaktıklarında takındığım önemli değil gülümsememe tezat saçlarım kabardı diye zırıl zırıl ağlayışım; utanıyorum ama sıkılmadım hiç. Çok fenalık var bu yüzyılda aşka yorulabilecek ama ben omzuma bıraktığın ceketini sevdaya dahil etmekten gocunmadım. Ben sevdiğimde bunu ilk zamanlar gülümseyerek karşılanacak, ardından yadırganacak ve en sonunda aptal bulunacak bir melankoliyle yaptım. Tüm bunlara bakınca diyorum ki böylesi bir kız olmak bazen utanç verici ama aynaya bak güzelim; ben, sen olmaktan hiç sıkılmadım.

Sana gelince sevgilim, sana gelince benim canımın içi; umarım saçmalamalarımın saçmalık olduğunu fark edebileceğin kadar uzaklaştığımız zamanlara daha çok vardır, umarım bu sefer kolların açık ve alabildiğine hür geliyorsundur bana; çünkü bak, ben senin için bütün tutsaklıklarımı inzal ettim. Artık sana sarılabilirim.