Biz kendimizi çoğu zaman dünyanın merkezinde sanıyor olsak da şöyle bir gerçek var ki dünyada 8 milyar insan yaşıyor ve geneli kendini dünyanın merkezinde sanıyor. Hiçbirimiz salt kötülük veya salt iyilikle yoğrulmadık. Kendi adıma eleştiri yapacak olursam benim de birçok kusurum ve hatam var ve bunlardan ders alarak ilerlemenin doğru olacağını düşünüyorum. Şu da bir gerçek ki her zaman böyle olmuyor yani insan kendini düzeltmede gerekli motivasyonu bulamayabiliyor. Tabiri caizse -ne olursa olsun- kafasına girebiliyor. As Good As It Gets'te ki Malvin karakterini böyle tanımlamak onu biraz iyi göstermek olur. Malvin hatalarını,kusurlarını bilen bir insan değil tam tersine kendini doğru gören,ırkçı,homofobik,egolu biri. Şimdi sizinle küçük bir Malvin simülasyonu yapalım. Öğle yemeğine bir restauranta gidiyorsunuz ve sürekli oturduğunuz masada bir Yahudi çift oturuyorsa onlara herkesin içinde hakaret ederek kovuyorsunuz ve kendiniz oturuyorsunuz. Bu nereden bakarsanız bakın normal bir davranış değil, hatta ırkçılık insanlık suçu olduğundan tam olarak bu suçu işlemiş oluyorsunuz. Bu Malvin için suç mu hayır... Oradan çıkıp evinize gidiyorsunuz. Karşı komşunuzu görüyorsunuz ve karşı komşunuz eşcinsel olduğundan bir hakarette ona ediyorsunuz ve eve girip içinize kapanma vaktiniz geliyor. Malvin'in hayatını bu şekilde özetlemek yanlış olmaz diye düşünüyorum. Ayrıca hastalık seviyesinde takıntılı biri Malvin. Evin kapısını her seferinde beş kere kitler, duşa girdiğinde defalarca sabun değiştirir ve hatta yolda yürürken küçük çocuklar gibi kaldırımın belli noktalarına basmadan yürümeye çalışır. Taksiye binmek eylemi hepimize kolay geliyor ancak Malvin için bu zulüm çünkü kapısını açamıyor, eliyle dokunamıyor.


Malvin hayatında çok önemli bir dönüm noktası yaşıyor o da komşusunun hırsızlar tarafından saldırıya uğraması ve onun köpeği Verdell'e bakmak zorunda olması. Hem köpek sevmeyen birinden hem de aşırı titiz birinden bahsediyoruz. Bu Malvin için şüphesiz bir işkence. İlk zamanlar tahmin edebileceğiniz gibi birbirlerine mesafeliler ama sonradan beraber zaman geçirdikçe birbirlerine alışıyorlar hatta Malvin piyano çalarken Verdell dinliyor ve muhteşem bir dostluk orada çıkıyor. Malvin'in tüm kötü huylarının arasında ilk defa gizli bir sevgi çıkıyor. Filmde de Malvin'i ilk defa mutlu görüyoruz tüm o nobran suratı orada gidiyor ve mutlu bir görüntü veriyor. Komşusu köpeğini almaya geldiğinde Malvin çok üzülüyor ancak hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Şu sahneyi araya sıkıştırmak istiyorum. Malvin'in piyano çaldığından bahsetmiştim, Verdell'i komşuya bıraktıktan sonra evde kendi kendine çalıyor ve Verdell karşıdaki evden bunu duyduğunda kapıya piyano sesine koşuyor. O an benim için unutulmaz bir an oldu.


Malvin takıntısından dolayı sürekli aynı restauranta gidiyor ve aynı garsondan sipariş veriyor. Hatta çatal bıçağını bile kendisi getiriyor. Bunu da tek garipsemeyen -aynı garson olan- kişi Carol. Dolayısıyla onu en iyi tanıyan kişilerden biri de o. Bir gün Malvin restauranta gittiğinde başka bir garson sipariş almaya geliyor ancak buna ne mümkün. Malvin huysuzlanıyor ve bağırarak ortalığı birbirine katıyor. Carol'a sipariş vereceğim diye bağırıyor. Bunun üzerine beklenen son yaşanıyor ve restauranttan kovuluyor.


Gelelim Malvin ve hatta garson Carol için dönüm noktasına. Diğer garsonla tartıştığı gün Malvin, Carol'un oğlunun ağır astımı sebebiyle çalışmaya gelemediğini öğrenir ve Carol'un oğlu için doktor ayarlar. Carol'da bunu duyunca etkileniyor ve en azından bir tık daha sempatiyle yaklaşıyor. O esnada Malvin'in dövülen komşusu maddi olarak zor duruma düşmesi nedeniyle Baltimore'a gidip ailesinden yardım istemek zorunda kalır. Onu oraya götürebilecek tek kişi de Malvin. Malvin beklenmeyen bir hareketle bu yolculuğa Carol'u da çağırır, Carol buna en başta olumsuz yanıt verir. Oğluna yaptığı iyilikten dolayı Malvin'e bir tık sempati duysa da o hala restaurantta Yahudiler'i kovan,huysuz,takıntılı bir insandır. Ayrıca oğluna yapılan iyilik karşısında iyilik yapmayı doğru bulmaz. Ancak Malvin onu ikna eder ve ikili arasındaki birbirini tanıma süreci burada zirve yapar.



Bundan sonrası için şunu söyleyebilirim ki Malvin, Carol'a onu sevdiğini ne zaman açıkça söylediyse onu mutlu ettiyse işte o an kazandı ve gerçek aşkını buldu.Carol ona öncesinde sempati duyuyordu ama tek bir cümle duymak istedi,karşılık gelmediği sürece de kendisini geriye çekti. Çünkü Malvin sert bir insandı her şeyi söyleyemez açık edemezdi en kötüsü de çekinirdi... Şu hayattaki en kötü şeylerden biri de sevdiğine sevdiğini söyleyememek ve bunu günümüz yaklaşımıyla -belli etmeyeyim,beni bırakır- kafasıyla yapmak sanırım. Malvin söyleyerek o an çok şey kazandıysa biz de kazanabiliriz.


En iyi Erkek Oyuncu ve En iyi Kadın Oyuncu ödüllerini alan Jack Nicholson ve Helen Hunt oyunculuklarına değinmezsem olmaz. Jack Nicholson, Guguk Kuşu'nu izlediğimden beri hayran olduğum oyunculardan biri ve filmde de özellikle Malvin karakterinin takıntılı hallerini inanılmaz seyirciye aktarmış. İnsan ve hatta köpeklerden haz etmeyen Malvin'in içindeki değişimi Jack Nicholson'dan başka çok az oyuncu aktarır gerçekten. Helen Hunt'ı ilk defa izledim ve bayıldığımı söyleyebilirim.