İBRAHİM


ibrâhîm

içimdeki putları devir

elindeki baltayla

kırılan putların yerine yenilerini koyan kim

güneş buzdan evimi yıktı

koca buzlar düştü

putların boyunları kırıldı


ibrâhîm

güneşi evime sokan kim

asma bahçelerinde dolaşan güzelleri buhtunnasır put yaptı

ben ki zamansız bahçeleri kucakladım

güzeller bende kaldı


ibrâhîm

gönlümü put sanıp da kıran kim

ASAF HALET ÇELEBİ


Üst kültür de denilebilen ‘Yüksek kültür’ bir ülkenin yetişmiş bireyleri tarafından üretilen; kişinin çabasıyla, merâkıyla, ilgisiyle geliştirilen ve kazanılan kültürdür. Eleştirel olması ve kitle kültürüne karşı başkaldırması onun en yaygın özelliğidir. Yüksek kültürü temsil eden Asaf Halet Çelebi’nin ‘İbrahim’ adlı metni esasen bir düşünce metnidir. Sıradan bir okurun okuduğunda bir şey anlayamayacağı ancak seçkin okura hitap eden bir şiirdir. Şiirin konusu hayat ve insandır. Şaire göre hayat, maddi değerlerle değil manevi değerlerle anlamlıdır. İbrahim şiiri Prof. Dr. Nurettin Çetin’e göre iki ana unsurdan oluşur: “Hz. İbrahim peygamberin kıssası ve Babil hükümdarı Buhtunnasr’ın yaşantısı.” Şairin hayatı ve poetik görüşü incelendiğinde diyebiliriz ki şair kendi var oluş mücadelesini uzamda bir yere oturtabilmek adına Hz. İbrahim’in Tanrıyı araması ile özdeşleştirerek metnini kurmuştur. Metnin arka planındaki tasavvufi ögeler ile de metin zenginleştirilmiştir. Metin beşeri olandan tasavvufi anlamda ilahiliye varış ile son bulur. Şiirin ilk bendinde bir nidâ sanatıyla İbrahim peygambere seslenilmiş. “İçimdeki putları devir” ifadesinde anlatılmak istenen, şairin düşünce ve duygularını işgal etmiş yanlış değerlerdir. “Elindeki baltayla” ifadesiyle de İbrahim peygamberin baltayla putları kırma hikâyesine metinler arası göndermede bulunmuştur. Burada “kırılan putların yerine yenilerini koyan kim” soru tümcesiyle nefis, diğer adıyla şeytan, tasavvufi anlamda ‘zahit’ imleniyor olabilir. Şiirin ikinci bendine, “güneş” metaforu ile başlanılmıştır. Güneş metaforu klasik Türk şiirinde yakıcılığı ve aydınlatıcılığı ile padişaha benzetilirken modern Türk şiirinde ise genellikle kavuşmayı, mutluluğu veya yakıcılığı yönüyle cinselliği imler. Asaf Halet tasavvuf kültüründen beslenen mistik bir şair olduğuna göre güneş metaforuyla anlatmak istediği ilahi nur olduğunu düşünmekteyim. O halde buz güneşin tezadı gibi kullanıldığına göre ilahi olanın zıddıdır. Yani maddi değerlerdir ki şair “güneş buzdan evimi yıktı” diyor. Bu durumda güneşin şairin kötü değerlerden oluşan varlık evini yıktığını söyleyebiliriz. İkinci bendin son kısmındaki “güneşi evime sokan kim” soru ifadesiyle ilk bendin sonundaki soru ifadesinin yani şeytanın zıtlığı düşünülmüş. Putların yerine yenilerini koyan şeytan idi öyleyse güneşi evine sokan tanrıdır. Şiirin üçüncü bendinde, Yaduhileri Kudüs’ten süren Babil imparatoru Buhtunnasr’ın geçici servetine ve maddi olana düşkünlüğüne atıfta bulunulmuş ki “asma bahçelerde dolaşan güzeller” somut olan beşerî aşktır. Şair ise “zamansız bahçeleri kucaklıyor” yani sonsuz olana, cennete bağlanıyor. Bu sebeple “güzeller bende kaldı” ifadesi anlamlı oluyor. Son bendin son tümcesinde “gönlümü put sanıp da kıran kim” soru ifadesiyle kötülüklerden ve yanlışlıklardan beslenen, maddi olana düşkün olan insanları imliyor olabilir. Ki onun gönlünü kıranlar onu anlayamayanlardır. Asaf Halet Çelebi, II. Yeni şiirinin yükselişte olduğu bir dönemde şiir dilinde geleneğe olan bağlılığından dolayı çağdaşları tarafından fazlasıyla eleştirilmiştir. Bu dize onu anlayamayanlara ve geleneğe bağlılığını eleştiren çağdaşlarına bir mesaj niteliğindedir. Özetle; çoğulcu okuma biçimine uygun olan bu betik, tasavvuf ile harmanlanarak geleneksel kültür ve tarihsel göndermeler ile yüksek kültür şiirini ortaya çıkarıyor. ‘İbrahim’ şiirini anlamlandırmak ve bir şeyler hissedebilmek için metin ile içeriden bağ kurmak gerekiyor ki bu da yüksek eğitimi ve seçkin okur olmayı zorunlu kılıyor.