Hayatımızda ender hissettiğimiz ve bize ilkleri yaşatan duygular kalbimizde büyük bir yere sahiptir. Aşk ise bu duygulardan biridir. Öyle ki "İlk aşklar unutulmaz.", sözü bu duruma ithafen söylenen bilindik bir sözdür. Çünkü ilk kez yaşanan duyguların daha derin olduğunu düşünürüz.
Aşkı sadece ilk yaşanan bir duygu olarak tanımlamaktan ziyade birçok şekilde tanımlamak mümkündür. Kimi zaman bizi yaşama yeniden kavuşturan, kimi zaman sabah doğan güneşin aydınlığını da gece batan güneşin karanlığını da benimseten, kimi zaman ise görmediklerimizi görmemizi sağlayan bir duygudur. Bir başka deyişle tüm yaşamımızı canlandıran bir duygu ve her anlamda bize farkındalık kazandıran bir olgudur.
Aşk diğer hoş duyguları da içinde barındırır. Şefkat ise bu duygulardan en sevecen olanıdır. Çünkü şefkat aşkın en saf hali olarak ortaya çıkar. Aşık olduğumuz insana zaman zaman öfke gibi duygular hissetsek bile şefkat duygumuz ön planda olduğu zaman karşımızdaki kişiyi incitme endişesi yaşarız. Bu masum endişe haliyle birlikte tüm davranış ve sözlerimize dikkat ederiz. Bu durum ise iki kişi arasında sonsuz bir anlayışı, dinginliği ve sakinliği doğurur. Aşkın bize hissettirdiği duygular o kadar yoğundur ki bazen kelimeler anlamsızlaşır ve iki kişi arasında sadece gözler konuşur. Böylece aşıklar gözleriyle birbirlerinin ruhlarına hitap ederler. Ruhlar buluştuğunda ise kalpten kalbe derin bir bağ oluşur.
Aşk çoğunlukla bizlerin zaman algısını da değiştirir. Karanlıkta parlayan, ışığını bizlere sonsuzmuş gibi yansıtan ay gibi görünür. Öyle derin bir duygudur ki, bize de o sonsuzluğun içinde süzülüyormuş gibi hissettirir.