Sinan bey yine yaygara koparıyordu ne olduğunu soranlara ''Sormayın sormayın başıma gelenleri battım, bittim'' diyordu. Ne ola Sinan bey ne bu haliniz? Sinan bey kendisini dinleyecek birilerini bulmanın sevinciyle ''Nasıl anlatayım yatırım yapmıştım çok büyük kaybettim, her şeyimi kaybettim.'' dedi. Ne kadar kaybettiği sorulduğunda Sinan bey ''yüz lira kaybettim bu zamanda kolay mı bulunuyor bu para'' dedi. Ne ben ne de diğer çalışma arkadaşları şaşırdı bu duyduklarına. Bu paranın abartılmayacak kadar önemli olduğunu söylemeye mecalimiz kalmamıştı artık. Sinan bey böyleydi işte. Otuzlarının başında ama saçları bembeyaz, duruşu kambur yüzü soluk bir adamdı. En ufak olayda bile ciddiyetini bırakmaz her şeyi ciddiyetle karşılardı. Parmağı kesildiğinde hastaneye gitmişliği, yazmadığı için arkadaşının ölmüş olabileceğini düşünecek kadar büyütürdü bunu ona söylemeyin, ona göre her şeyi düşünmekten kaynaklanıyordu bu durum. Yarın Sinan bey gelmeyince hepimiz bunu olağan karşıladık. ''Yine hapşırdığı için ölümcül bir hastalığa tutulduğunu veya trafik yoğunluğundan kaza yapacağını düşünüyordur.'' diye fikrini belirtti Pınar. Hepimiz sessizce onayladık yine de prosedür gereği evini aramamız gerekiyordu. Arama görevi bana düştü. ''Alo'' Merhaba Sinan bey ile görüşecektim ''Bu sabah öldü'' Nasıl olur yenge daha dün hiçbir şeyi yoktu. ''Geldiğinde biraz ateşi vardı sabah bir kalktım ki ölmüş.'' Teşekkür ederim, patronuma haber vereyim diyerek telefonu kapattım. Bak sen şu işe biraz üşüteceği en fazla birkaç gün istirahat edeceği hastalıktan ölmüştü demek. Sinan bey her yaşadığı gibi bu hastalığı da çok ciddi yaşamış sonuna bir ölüm kondurmuştu.