Adam,kendini 20x35 çerçevelerin içine hapsetmişti adeta. Odanın dört bir yanında birkaç tane olmak üzere, kadının fotoğraflı asılıydı. Adam nereye gitmek istese fotoğraflara bakıyordu uzunca. Bazen bir ormana kaçıyordu ruhu,bazen de bir deniz kıyısına. Hiçbir zaman kendini, o yüce kadının yanında hayal bile edemiyordu. Her yerde herkes ile olabiliyordu göz kapaklarını birleştirince ama o kadının yanında olamıyordu katiyen. Aylardır yaptığı gibi bugün de önünde kadınla dolmuş taşmış şiir defterleri ile beraber oturuyordu o küçük odada. Etrafına bakındı ve sadece kadını görebildi. Odada kendini bile gösterecek bir ayna yokken etrafını kuşatan o fotoğraflar ve kadının gözünün önünden ve kalbinin sınırlarından çıkmak bilmeyen silüeti bir an komiğine gitti, sinirini bozdu. Zaten sinir sistemi diye bir şeyden de eser yoktu artık mahzun bedeninde. Yiğit boynunu, bedenini ancak sevda bükebilirdi; bunu çok iyi biliyordu ama bükülmenin bu derece şiddetli olabileceğini bilemiyordu. Gülmeye başladı fotoğraflarda gözlerini gezdirerek, sesi gittikçe artarken bir yandan da gözleri sulandı, kalbi ağırlaştı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Bu odada aylardır kadının fotoğrafları arasında şiirlerle boğuşarak ve kendine sadece onu düşünmeyi zorlayarak ettiği eziyeti düşünerek ağlamaya devam etti. Kalbinde, ruhunda, bedeninde bir keman çalıyordu ve gitgide hızlanıyordu gözyaşlarına karışan hıçkırıklarla. Birden kalktı, bu gücü kendinde ilk defa buldu çünkü aylardır bedenini, bu kadının aşkı yönetiyordu. Bu özgür dakikaların kısıtlı olacağını biliyormuş gibi aceleyle bütün fotoğrafları bir bir yırttı ve savurdu odanın her bir yerine. Birden kadının aşkı yüreğine tekrardan şiddetlice cereyan edince ağlamaya devam ederek fotoğrafların parçalarını bir araya getirmeye çalıştı ama bir türlü yapamadı. Keman sesi daha da şiddetlendi çünkü artık bedenini onu görememenin korkusu da çepeçevre sarmıştı. Ne de olsa aylardır sadece o kadının fotoğraflarıydı varlığının yakıtı. Titreyen elleri ve hıçkırıklarıyla devam etti saatlerce ama bir türlü beceremedi onlarca parçaya ayırdığı fotoğrafları birleştirmeye. Dizleri üstüne çöktü odanın ortasında ve kendine muazzam şiddetli bir öfke duydu. Fotoğraflara zarar verme hadsizliği yapmış olduğundan kendini cezalandırmak istedi ama ağlamaktan bitap düşen bedeni düşüncelerinin önüne geçti. Ağırlaşmış bedenini zemine bıraktı ve ağlayarak uykuya daldı lakin ruhu, her zamanki gibi kadının kapısının önüne gitti.