Tuhaflıktan bahsetmek istiyorum biraz. Mesela bir başkasının yerine üzülebilmekten, bir başkasının yerine heyecanlanabilmekten. Geniş kapsamlı bakınca çok ilginç gelmiyor mu size de? Kendin dışında başka bir insan için kendi hakkında hissettiklerinin aynısını hissediyor olabilmek. Hatta bazen onu kendinden önceye koymak ve onun yaşadıklarını kendin yaşamışsın gibi tasalanmak. Bunlar oldukça tuhaf duygular. Aşk nedir deseydi birileri, bu tuhaflık hissiyatı diyemezdim tabii; aşk da tuhaftır elbette ama aşk bu kadar basit değildir. Ya acaba aşk nedir?

Şimdi sana gelelim. Senden hiç gitmedim de lafın gelişi işte...

Ne yüce şey seninle tuhaflaşmak. Biraz şımarmak, biraz da çocuklaşmak. Bildiklerimi unuttum, unuttuklarımı da hiç hatırlayamadım seninleyken. Hep sen vardın düşüncelerde, uykusuz geçen her gecenin sabahında yine karşı karşıyaydık. Aynaya bakıyorum, bana bakıyordun. Gitgide senleşmiş, bedeninle bile bütünleşmiştim. Mevsim hep yaz gibiydi seninle. Hiç üşütmüyordu rüzgarın. Öyle sıcak ve öylesine serin olmayı nasıl başarabilirdi ki bir insan? Sana baktıkça güzelleşiyordum. Bir insan bir insana bu kadar güzel bakarsa güzelleşmemek mümkün değil. Varın yoğun sanki bendim. Bunu bana sen değil, gözlerin söylüyordu. Göğsüne doğru uzandığımda saçlarımda dolanan ellerinin şefkati yolunda gitmeyen, dağılan ne varsa hepsini toplayabilecekmiş gibi hissettiriyordu bana. Seni tanımak hayatımın en güzel hatırasıydı bana.

İşte tam da bu son cümleden sonra tekrar sorsa birileri bana aşk nedir diye, aşk hatıradır diyebilirdim. İçi anılarla dolu bir defterinizin kaybolduğunu düşünün şimdi. Hatırlayamadığınız yerler olduğunda açıp okuyamıyorsunuz artık ve yavaş yavaş anııları unutmaya başlıyorsunuz. Çünkü zaman bir canavardır. Zaman unutturur. O anları hatırlatacak defter kaybolunca anılar da kendini yitirir. Kimi insanın anısı hatırasıdır. Hatırasını da saklar elbette. Kimisi bazanın altında, kimisi çekmecesinde, kimisi kömürlükte. Herkes eninde sonunda bir şeyler saklar, bir defter şart değil. Bazı duyguları canlandıran -soyut veya somut- sakladıklarımızı kaybettiğimizde o şeyi unutmaya başlarız. İnsanoğlu nankördür. Bir noktada gözden ırak olan gönülden ıraktır. Ama gönülde yakın olan sadece göze uzaktır. İşte aşk, köşe bucak saklanacak bir hatıradır bence. Eğer saklarsan hatıra olur, saklamaktan vazgeçersen yalan. Kaybedersen de unutursun. Sen şu kısa ömrümde varken de yokken de hep saklayacağım ve kaybolur da unutursam diye korktuğum bir hatırasın. O zaman aşk ne midir? Aşk sensindir.