Aşk... 


Aşkın tarîfini, onu kimle ya da neyle yaşayanların yaptığı tanımları bir araya getirirsek bulabiliriz. Bu bir kişi, bir kedi, bir köpek, bir çiçek, bir mevsim, çok değerli bir eşyâ, unutulmaz bir hediye... olabilir. Aşkı nerede, ne zamân, ne şekilde, bulacağımız ve yaşayacağımız meçhul. Ancak etrâfımıza dikkatli baktığımızda, içinde aşkı barındıran onlarca şey olduğunu görebiliriz. Meselâ; bir annenin, çocuğunun gözlerinin içine merhametle bakarak onu özenle büyütmesi aşktır. Her ânı kutsal olan annelik... Başlı başına bir aşktır. Bir öğretmenin, mesleğini sevgiyle ve ihtimâmla yaparak öğrencilerine iyi örnek olup hatırlarında güzel kalması ne güzeldir. Bu, o öğretmenin işini aşkla yaptığını gösterir. İşte bu da aşktır. Dışarıda, sahipsiz ve aç olan hayvânların temel ihtiyaçlarını karşılayıp yardım eden insânlar...  Onlar da bu davranışlarıyla, insânlıklarını aşkla yaptıklarını gösteriyorlar. Bunun gibi birçok örnek sıralayabiliriz. Yeter ki bakarken sadece bakmayı değil de görmeyi, derinlere inmeyi bilelim. Çünkü herkes bakar ama herkes, her güzelliği göremez. Gözlerinde ve yüreklerinde bu mayayı taşıyanlar şanslıdır.  


Nefes aldığımız her ân, iyi ya da kötü olaylara marûz kalıyoruz. Etrâfımızda bulunan türlü manzaralarda saklı güzellikler var. Onları görmeye ve anlamaya teşne olmalıyız. Çünkü güzellik, görebilen gözlerde değerlidir.