Ne güzeldir aşık olmak değil mi? Aşk tek başına soyut bir kavramdır ta ki aşık olduğun kişinin sesini duyana, suretini görene ve sarıldığın ana kadar. Devamında ne mi olur? Somut hale gelir aşk kavramı. Gözle görülmeye başlar artık. Yalnız başına isen ilk göreceğin yer aynalardır, kendini gördüğün an tüm vücudundaki parıltıyı görürsün, adeta çevrene ışık saçmaya başlamışsındır, hem fiziğin hem metabolizman değişmiştir artık. Güne musmutlu başlarsın, sığamazsın içinde yaşadığın betondan yapılara, atarsın kendini sokaklara, yüzünde saçma sapan bir gülümsemeyle yürümeye başlarsın. Artık her gün gördüğün gökyüzünün mavisi masmavi olur, baktığın ağaçların yapraklarının yeşili yemyeşil olur. Artık aşk somut bir kavram haline gelmiş ve yüreğine çapa atıp yerleşmiştir. Sindire sindire yaşamak gerekir, ağır ağır yaşamak, her anın tadını çıkararak, kıymetini bilerek yaşamak gerekir. Çünkü yakaladığın şey sonsuzdur, merak etme çok sevgi verirsen bitmez aksine çoğalıp büyür. Yüzyıllardır birçok kişi tanımı ve süresi ile ilgili bir sürü yorum yapmıştır, hepsini dahil etmiyorum ama birçok felsefecinin yaptığı yorumları kabul etmeye kalkarsan zaten aşık olamazsın. Çünkü o okudukların sayesinde aşkın kötü bir şey olduğuna şartlanmışsındır. Bir de süre biçerler aşkın ömrüne. Üç gün, üç ay, en fazla üç yıl. Sonsuzluğa ömür biçmek! Tanım koymaya ya da süre biçmeye kalkanlar emin olun ki hiç aşık olmamışlardır, sadece aşık olduklarını sanmışlardır. Aşka illa bir tanım koyacaksan içinde sana hissettirdikleridir ve herkeste farklı bir tanım ortaya çıkar. Bu yüzden tek bir tanımı yoktur aşkın, üç beş cümleyle açıklayamazsın. Tanım koymayla uğraşmana da gerek yok zaten, bırak kendini akıp gitsin içinde, kendi cennetini yarattığını göreceksin. Kalbine çapa atanla bir ömür tadını çıkararak yaşa bu kısacık bize bağışlanmış zaman dilimini. Benim de yaptığım bu, her sabah güne musmutlu başlayıp tadını çıkarıyorum hayatın. Bunları bana yaşatıp ve bu kelimelerin çıkmasını sağlayan güzel kadına teşekkür ediyorum. Seni seviyorum Azize Senem...