Şimdiye kadar ne hakkında hiç konuşmadın diye sorulacak olursa aşk derim cevap olarak. Allah'ım ne zor şeymiş bu, ne acı verici... Gülüyorum, kahkahalar atıyorum ama fırtınalı içim bildiğin toz duman. Siz hiç tanımadığınız birine aşık oldunuz mu efendim? Ben oldum, adını bile bilmediğim birine aşık oldum. Size onu anlatmaya kalksam günler biter. Mesela çok güzel gözleri vardı, gözlüklerinin ardında kocaman bakardı. Öyle güzel gülümserdi ki gülünce gök aydınlanırdı zifiri karanlıkta. Onu her gördüğümde bir sarhoşluk alırdı başımı. Öyle kocaman adımları vardı ki ve öyle hızlı yürürdü ki asla ona yetişemezmişim gibi hissederdim. Onu görebilmek için can atardım. Evet efendim, elbette onu tanımak istedim ama cesaretim yoktu. Bende biraz eski kafalı olduğum için, anlarsınız ya! Konuşmaktansa yazmayı seçtim. Bir de nasıl değişik inançlarım var benim: Yok efendim bir Japon inanışına göre aşık olduğun kişiye kırmızı bir şey verirsen evren onu sana getirirmiş, ben de mektubumu yazdım kırmızı zarfa koydum. O akşam küçük bir çocuğa verip ona yolladım. İnsanın kalbi ağzında atar mı hiç, kalbim ağzımda atıyordu. Ona merhaba demiştim mektubumda ve ondan istediğim tek şey onun da bana merhaba demesiydi. Kırık düşleri olur ya hep yazarların, illa kırılacak o düşler. Sanırım mektubun benden gittiğini anlamadı, öyle olacak ki sonraki günlerde hala aynı devam etti. Şimdilerde onu hiç görmüyorum ama o kadar çok özlüyorum ki... Bu özlem canımı yakıyor. Efendim ne korkunç şeymiş bu aşk denilen illet, bir tutuldun mu yakanı da bırakmıyor. Ama her şeye rağmen siz yine de aşık olun efendim çünkü insan aşık olunca gökyüzü dönmeye başlıyor, günler güzelleşiyor, karanlıklar aydınlanıyor.