*

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Vâsilik ister isen âsmana sığmaz mâha dâir

Vaslı nâ-mümkün o mâhî hây ki bedr-i zülf-i yârin


Geldi leşker kayd-ı vâhü'l-âh imiş 'abdim benim âh

Sanki hâraç der dehânı ol şakî-yi zülf-i yârin


Câhilâ sen ettün iftâr şems-i âlem inmeden vâh

Ol dimez mü vakt-i mesâdır siyâhı zülf-i yârin


Katre hattâ ben miyem düştüm semâdan bahr-i aşka

Kangı ser-gerdân ü üftâdesiyem şol zülf-i yârin


Âşekâyâ sen emîrü'l-ışkasın cân hep senindir

Sardı cânım sadr ü sînem ser ü pâyüm zülf-i yârin


Şâk ü şâk nâ-merhâmet haşroldu yâre şol miyâna

Vurdu kırbaç nasıl olur şol kokusu zülf-i yârin


Şâh-ı 'ışkam menzilüm yoktur benüm sehâb-ı eşkem

Kalk git 'Aşkî âşıkısın bülbülüsün zülf-i yârin

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

*




Günümüz Türkçesi:

Gökyüzüne sığmayan Ay'a yönelik kavuşmayı dilersen

Kavuşması imkansızdır hây balık, yârin saçındaki Ay'a


Asker geldi âh, zikrim âhların vâhını saymakmış benim

O yârin saçındaki eşkiyaların ağızları haraç diyorlar


Vâh! Ey câhil, sen âlemlerin güneşi inmeden iftâr ettin!

"Yarin saçlarının siyahı akşam vakti gibidir." demesin mi o da?


Hatta ben damla mıyım, gökten aşk denizine düştüm,

(Öyleyse) Şu sevgilinin saçının hangi (kaçıncı) şaşırmışı ve düşmüşüyüm?


Ey âşekâ (zehirli sarmaşık)! Sen ki sarmaşıkların emirisin, can hep senindir.

Yârin saçının sarmaşıkları canımı sardı. Göğsüm, sînem, ayağım, başım; sevgilinin saçınındır.


Şak şak (ardı ardına) merhametsizce şu bel(im)e yaralar toplandı

Yârin saçlarının şu kokusu nasıl olur da kırbaç vurdu?


Aşkın efendisiyim, göz yaşının (yağmur) bulutuyum, yerim yurdum yoktur.

Kalk git Aşkî, yârin saçının aşığısın, bülbülüsün.