"Yangınlardan geçtim geldim, sana geldim. Anlatacaklarım vardı sırtımda, bir de çok sevdiğin böğürtlenler. Gelirken koşar adım, hiçliklere rastladım, senden bana kalan her şeyin yanından süzülerek geçtim.
Keşkeler vardı, bol dikenli
Ahlar vahlar
nedenler küme küme
Neden demekten yorulduğumda, gelip sende dinlenmek istedim. Uzun uzun neden bu kadar yorulduğumu anlatmak istedim sana, yine sana."
Celladına aşık olmak mıdır sahiden ızdırap? Bilmiyorum, aşk ne sevmek ne, ikisi arasındaki uçurum nasıl öldürür insanı bilmiyorum ama öldürür, onu biliyorum. Herhalde içimize işlenen "Acına da tamam." epey yanlış anlaşılmış. Bir insan diğerine acı veriyorsa bariz bir halde, değil tamam. Olmasın, olmasın. Bunca zorluk içinde kavgalarla, hele yeğden gelen birinden doğan kavgalarla heba edilmeyecek kadar incelik görüyorum şu yaşamda. Aşk ve tanımı, yılların muğlak konusu, öyle kalsın. Yaşayan bilsin, ve herkes yaşasın. Aşık olmanın efsununa erişsin herkes, ama aşka karışan her acaba, her acı biraz götürür insandan beyazı. Aşk da beyazdır nezdimde, renkleriyle de beyaz...