I. Kalabalık Yalnızlara

 

Şehir haz sarmalında acıyı duymak yasak

İhtiraslar öğütür nefesleri dibekle

Gölgesini kovalar insan çaresiz tutsak

Celladını yanında taşır yağlı ilmekle

Bu kimsesiz diyarı yalnız başına bekle

 

Reçetelerde saklı alın yazısı ıslak

Ölüm randevusunu geciktirir melekle

Hayat ince bir çizgi ufuk menziline bak

Gün solarken gurupta kahırlanıp felekle

Bu kimsesiz diyarı yalnız başına bekle

 

Hasretin dilencisi tüm bakışlardan uzak

Üşüyen gölgeleri sarmalarken etekle

Taşların nefesini ölüme soluyarak

Cebinde karşılıksız biriktirdiğin çekle

Bu kimsesiz diyarı yalnız başına bekle

 

Gökdelen şehirlerin sinesindeki mızrak

Ayı yalnız karşıla balkonunda çiçekle

Göbek bağı kesilen insana hiçtir toprak

Mesafe keskin bıçak bir elinde ölçekle

Bu kimsesiz diyarı yalnız başına bekle




II. Tenhalaşan Yalnızlara


Alaturka hayatlar yaşanır ağır aksak

Zaman ilk noktasını arıyor kör değnekle

Bir vaveyla koparıp sonsuzluğa bıraksak

Yanında gezdirdiğin sersefil aç köpekle

Bu kimsesiz diyarı yalnız başına bekle

 

Kızgın kumlar üstünde gezinip yalın ayak

Depreşen hislerini saklı hissine ekle

Yıldızları gecenin ortasında kayarak

Derin uykulara dal raksını seyretmekle

Bu kimsesiz diyarı yalnız başına bekle

 

Tüm ışıklara inat dağda cılız kandil yak

Söndürmesin fitili rüzgarlar üflemekle

Kelimeler dokunsun şiirlere uyarak

Meyvesini verirken mısraların emekle

Bu kimsesiz diyarı yalnız başına bekle

 

Bir çoban kepeneği güneş yanığı kazak

Çıkınında yevmiye hesabı üç ekmekle

Katık ettiğin tuzu kuzular yalayacak

Mendiline serdiğin tek öğünlük yemekle

Bu kimsesiz diyarı yalnız başına bekle

 

Buğdaylar başak versin çıksın ambardan orak

Şenlensin eski kiler bir tarafta terekle

Aslına rücû’ eder sonunda ağlayarak

Titreyen ellerinde ince saplı kürekle

Ve ömrünü geçirir nedameti sürmekle

Bu kimsesiz diyarı yalnız başına bekle



                                                 İstanbul/2018