O gece parıldayan ışıklar arasında

-Belki de gözlerim kamaşmıştı

Veya çift görüyordum yorgunluktan-

Her şey iç içeydi

Tek bir gövdeden doğmuş koca bir orman gibi

Birbirinin dallarında hayat bulan zavallı insanlar

Sevilmeyi en çok onlar hak etmişti

Anlaşılmayı

Sadece ben

Çünkü o iç içe geçmiş dünyada

Dışarıdan izleyen bir çift göz

Bir parazittim ben istenmeyen

-En azından Pygmalion benim hakkımda sarf ederdi bu cümleleri hissizce-

Ve ait olmayan hiçbir yere 

Doğduğundan bu yana kucaklanmamış bir vücut

Ve kanayan yaralarımı öpen bir tek

İlkokuldaki hemşire olmalı

Sahip olduğum nadir güzel anılar

Şimdi çok yakın ama geride kaldı

Uyanır uyanmaz unutulan ama tadı saatlerce anılan

Bir avuç adi rüyanın arasına sıkıştı


Bir çocuk yazmak öğrenmeden

Başlar mı şiirler söylemeye?

Bu bilirsiniz ki mahsustur sadece

Yalnızlığı tek dikişte kana kana içmiş

Ve isyanlarını bağırmak zorunda kalmış uçurum boşluklarına

O zavallı çocuklara

Onların hıçkırıklarını başucu meleklerinden başka duyan olmamıştır

Bir şeyler itmiştir onları buralara

Benim zihnimdeki yuvalarına

-Ah, şu aklım yok mu?

Unutmaz hiçbir sızıyı 

Ve kıyamaz yaşayanlara

Tutar yaslarını her gün 

Ve göllerin içinde dibe batmış umutlarını

Saklar yüreğinin en ücra köşesinde

Bekler o günü sabırsızca-


Şiir dediğin

Hislerin rahminde büyüyen sanatların

En büyük annesi

Sesini duyuramamaktan bezmiş her çocuğun

Gönlünü kaptırdığı ilk aşk

Çilek kokulu kilitli defterlere

İlk onların adları yazılacak


O gece parıldayan ışıklar arasında

Ne yaşım kalmıştı 

Ne cinsiyetim

Ben kuşlarla yarışan

Rengârenk uçurtmaları

Ölmüş çocukluğumun anısına çalan

Ve sürükleyen kimsesiz yavruların ellerine

Kuvvetli bir rüzgârdım sadece

Ne yalnızlık

Ne dışarıda kalmışlık

Sonsuzluğa küçük bir nokta olan şu kısa ömrümde

Saf bir gülümsemenin iyileştiremeyeceği hiçbir şey

Benim gönlüme uğramamıştır.