Sıradan ve ezoterik bilimler arasındaki anlaşmazlığın çözümü fiziksel beden içinde astral bir beden olduğu inancıdır.

Astral bedenin, fiziksel bedenden daha önce doğduğunu ve onun protatipi olduğunu söylerler.

Bir nevi "Ruh bedenden önce var olur." diyebiliriz.

Bunun için Dudinski birkaç denk geldiği durumdan sonra "İnsanlar kaybettiği bir uzvunun bazen ağrıdığını, hatta kaşındığını söylüyorlar." demiştir. Kısaca şunu anlıyoruz; astral beden her daim, her koşulda görünmeyen kısımda devam ediyor.

Astral seyahatte bulunan astral ışık kavramı ise, enerjimizi geçmiş ve gelecekteki herhangi bir duruma bakmayı başarabileceğimiz ve bunu her moleküle olumlu ya da olumsuz enerji gönderen ana hareket ettiricilerimizin sağladığı görüşündeler.

Hatta gelecek öngörülerinde kimi bilgeler için; kıtalar arası çizimler veya o zamanlar kayıda geçen kimi bilgiler doğrultusunda o zamanın teknolojisi ile imkansızlığın olduğu ama şu an kabul gördüğümüz birçok kehanet vardır.

Hatta bunlardan birisi Evliya Çelebi'dir. Astral seyahat ile konum bilgisi ve şu anki çoğu kıtanın gerçek koordinatlarını o zamandan bildiği söylenir. (Tabii bu bir söylentidir, gerçeklik payını bilemiyoruz.)


Bu Astral ışığı yaratan nedir diye sorulduğunda ise spiritüel bilimciler bunu Teozofik evrim kavramı ile açıklar; "Evren, içeriden dışarıya doğru hareket eder ve tüm kozmoza rehberlik eder."

Sonuç olarak hepimiz duru görü, duru işit, astral seyahat hatta en bilindik medyumluk tabirlerini duymuşuzdur. Buna göre Spiritüelciler insanoğlunda bulunan çok daha özel şeylerin var olduğuna inanıyorlar.

"Dünyadaki her atoma, her moleküle ulaşan yüksek benliğimizde astral enerjiler vardır." düşünceleri ile belki de hepimizin zaman zaman dilimizde olan "6. hissim kuvvetlidir." sözü belki de astral ışığınızı aktive ettiğiniz zamanlardandır... Kim bilir :)

Okuduğunuz için teşekkürler...