Yalnızlığın getirdiği sükûnet ve yavaşlayan zamanın verdiği teminatla yaşıyordu.
Günlerimi her şeyden köşe bucak kaçarak geçirmiştim. Yüzleşmek kimler tarafından kahramanlaştırıldı diye düşünmekteydim. Bu karşı çıkış en başından beri kendimi korkak gibi hissetmeme sebep olmuştu. Kendi soyumdan birinin karşısında durduğumu hayal etmek bile karnıma giren ağrılarla sonuçlanıyordu. Annemin yüzü rüyalarıma girerek en kısa anlarda bile benden ne kadar utandığını belli ediyordu. Şimdi geri dönsem ve ata balıklarının kudretli soyunun bir parçası olmaya karar verdiğimi söylesem beni eskisi gibi aralarına alırlar mıydı? Bunun cevabının hayatım boyunca duyacağım utanç olduğunu biliyordum. Bu panik ile geçirdiğim anların sonunda aklımda yeni bir soru belirmeye başlamıştı. Evet, hayatımın sonuna kadar ata balığı olmayacaktım fakat ne olacaktım? Bunu hiç düşünmemiş olmam bile yaptığım her şeyin nasıl da acemice ve plansız olduğunu ortaya sermekteydi. Ben kim olacaktım? Çocukluğumun ilk gününden beri tutucu bir tutumla yetiştirilmiştim ve diğer türlerle iletişimime geçmeme bile pek fırsat verilmemişti. Şimdi geri kalan dünya hakkında hiçbir fikrim yoktu. Çocukluğumdan beri sadece olmak istemediğime maruz kalmıştım ve gerisini hiç bilmemiştim. Etrafta dolaşan seçeneklerin sonsuzluğu başımı döndürdü. Ben kim olacaktım? Kalbim sıkışıyor şimdi. Kendi içimden küçük küçük nefret ettiğim fakat dışarıdan sonsuz bir uyumla var olduğum o güvenli ortamın özlemini duymaya başlamıştım. O anda aklıma gelen bir fikir ile böyle bir anda düşünebiliyor olamama şaşırtmıştım. Annemin bu tutucu tavrına rağmen babam her zaman etrafı ile iletişim içinde biri olmuştu, onu yıllar önce kaybettik. Belki de bu hayatın elimden aldıklarının ilkiydi. Onun yokluğuyla ve hep varlığının ihtimallerini düşleyerek büyüdüm. Şimdi de bana o yardımcı olacaktı ve onun en yakın dostu deniz atının yanına gidecektim. O deniz altının en tecrübeli kişisiydi ve bana yardımcı olabilecek tek kişiydi. Onun o kendinden emin sesine kavuşmak için son gücümle yüzmeye başladım.