Tasasız haykırışlar var içimde ve çokça susmak. Duyulmaktan korkan bir megafondan hallice. Anlatmak istiyorum, sonsuza kadar şarkılar söylemek… Fakat dinlenmekten korkuyorum, ne vahim olurdu içimi göstermek… Nasıl bir dehşet anı yaralarımdan bahsetmek… 


Sevmek istiyorum, bir suya uzatmak kendimi. Korkmadan tadını çıkarmak mehtabın… Ay'ı kendime alıp Güneş'i öteye itiyorum ama güce aslında bütün hayranlığım. Kim bilir, belki güçlü olan Güneş değildir. Belki güç ışığa sahip olmak değil ışığı kullanma biçimidir. Ben de bir ışık istiyorum. Bir ışıltım var, biliyorum. Bir yanım derin bir arzu duysa da, görülürüm diye korkuyorum. Kör etmek de var işin içinde karanlığa vuran tatlı bir ateş olmak da. Kim olduğumdan korkuyorum.


Korkaklardan nefret ediyorum, nefret etmekten çok korkuyorum. Çevremi düşündüğümden değil, yine kendimle tüm derdim. Zaten bir kendimi seviyorum. Sevmeden sevilmezmiş insan, öyle ya. Sevilirmiş de görmezmiş, hissetmeyi bilmezmiş, tanımazmış çünkü. Daralıyorum sevilince ve çok üzülüyorum sevgisizliğime. Yalnızlığa da tek başıma haykırıyorum, karanlığa da. Deli oluyorum onlar için. Bırakmak istemiyorum onlardaki yerimi, yine de çekip çıkarılmayı bekliyor bir yanım. Zaten şarkı söylerken de o yanımdan çıkıyor sesim, susarken de o yanımla susuyor içim. 


Susmayı kendime yakıştıramıyorum, hep bir şeyler anlatıp aslında hep susuyorum. Söylemek istediğimi bulup derinlerden çıkaramıyorum. Görüyorum da işte, uzanamıyorum. Tek başıma delmek istiyorum dağları ama uzanmak için itilmeyi bekliyorum. Beklemeyi de yakıştıramıyorum zaten, hiçbir şeye yakışmıyorum. Çokça aşığım kendime ama ben kendimi beğeniyor muyum? 


Güzel küçük parçaların oluşturduğu tekdüze bir resme benzetiyorum kendimi. Şöyle kocaman bir büyüteçle görülebilen yalnızca… Ne resim kendini açık ediyor ne kimsenin büyüteci var. Oysa resim başkaları için yapılmaz. Niye o zaman tüm bu gizemli haller, bu sır? Şöyle bir düşündüm de şimdi, olmasa yeterdi zevahiri düzeltmek iki cihana hükümdar olmaya. Yeterdi on iki tanrıyı dize getirmeye, sevmeye, sevilmeye…


 Bakın, böyle de yaşıyor işte insan. Çok güzel yapıyor bunu hem de; susarak, korkarak, severek, haykırarak… Tadıyor her telden birkaç notayı ama yine de eksik kalıyor bazen. Kendini sevdiğini sanıyor da eksik yanından nefret ede ede getiriyor geceyi. Geceyi ya, hep onu gözlüyor çünkü sabahları. Yine kendine kalmak için. Yine sevmek, yaşamak için…


00.41, 14 Kasım Cumartesi. 2020.