Soğuk, ölüm gibi; soğuk, içimde bir yerlerde.

Soğuk, uykusuz gecelerim gibi. Hep orada, etrafımı bir kabuk gibi sarıyor.

Kafamın içinde bir sürü insanın yüzü, buz gibi elleri hep benden bir şey koparmak ister gibi.


O kadar üzüyorlar ki beni, o kadar can yakıcı ki söyledikleri! Sözleri de o buz gibi, elleri gibi, tokat gibi.


Hepsinin sözlerini, Atlas'ın gök kubbeyi sırtında taşıdığı gibi taşıyorum omuzlarımda.

Ağrıtıyor, yoruyor ve dizlerimi titretiyor; yılmıyorum.


Başım ağrıyor, kaçmak istiyorum. Hep yalnızlığıma sıkışıyorum. Susmaya çabalıyorum, acıya alışıyorum.

Soğuk, etrafımı çepeçevre saran o duvarları aşmaya çalışıyor, içimde süren bir kavga var.


Soğuk da aynı senin gibi, ölüm gibi.

Senin sızdığın gibi, kurnazca içime sızmaya çalışıyor. Görüyorum.


Atlas'ın gök kubbeyi sırtında taşıdığı gibi taşıyorum her şeyi omuzlarımda, yılmıyorum.