her ağzımdan öpüşün de dişlerim dökülür,

annem gibi avcumda biriktiriyorum dökülen dişlerimi...

yine annem gibi elbisemin eteklerine siliyorum gözyaşlarımı

yaşam jenerasyon filan dinlemiyor.

aynı şeylere ağlatıyor bizi,

aynı yerde kurutuyoruz gözyaşlarımızı.


önce tahta kapının kapanış sesini duyuyorum.

ardından demir kapının,

gidişinin sesi bunlar.

eğer gelmeyi becerebilseydin

belki de gelişinin kapı sesleri olacaktı

boyuna gidiyorsun

nasıl gelmeden bu kadar gidilir bilmiyorum

ki seni hiç uğurlamamışken...



deliriyorum ve bunu seninle paylaşmadan gidiyorsun

şifa beklemiyorum,

iki kelam edeyim istiyorum.

tam ağzımı doldurup kafamı çeviriyorum,

yine önce tahta kapının ardından demir kapının sesi geliyor

yine gidiyorsun

ki hiç gelmemişken .


şaşkınlıkla bana bakıyorsun, burdayım diye haykırıyorsun içine içine...

gözüm yerdeki dişime ilişiyor,

hemen tanıyorum dişimi.

burdayım diyorsun, hasta olduğumu sıralıyorsun

burdayım, yalanlar söylüyorum duymuyor musun diyorsun

yüzünü yüzüme getirerek konuşuyorsun.

gözlerim senden başka her şeyi arıyor,

artık seni bulmak istemiyorum

bir daha sana denk gelmeyi hiç dilemiyorum.



sen ne kalmayı ne de gitmeyi beceremiyorsun

ben ne kalmanı ne de gitmeni istemiyorum