Radyoları erimiş köy ağızlarında

Şehirli lastik izleri görürür her daim

Ilık bir bulut kopar gökyüzünden, düşer

Tarlada uyuyan çoçuğun uykulu ağzına

Başları kesik atlar koşar

Can bulur bacadan çıkan dumanlar

Laçka durur her söz ağızda

Birbirine karışmış binlerce ayak izi

Hep bir telaş, kavga

Ensesinde küçük bir balta izi oduncunun

Dilinde türkü veya tekerleme veya acı bir his

Kendi ellerini tutup sevişecek gibi bakıyor aynaya

Kırlarda gezen kadınları görüp duruyor

Uçsuz bucaksız topraklar üzerinde

Tutsak kadınları görüp duruyor

Pırıl pırıl alfabe dikiliyor ağzına

Hani sevinse, hayal kursa, bozsa yeniden edinse her şeyi

Sonunu biliyor

Akarsu içinde koca bir kaya

Tütün biraz, sonra yine tütün, sonsuz tütünler yakıyor

Baş edemiyor beyni ile kalbi arasındaki uçuruma

Ölse belki, gömmezler diye korkuyor

Kesik başlı atlardan korkuyor

Ezilmekten

Unutulmaktan

"Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta

Her şey naylondandı o kadar."