Aydın değil günler,

güneşi ıskalayan

yeminli binalar arasında

dönüşüyorum

Kafka'nın böceğine.


Sanırım, hayat

bir labirent gibi,

dolaştırıyor beni

geçmişin koridorlarında,

geleceğin kaygısında

ve anın telaşında.


Kaçırdık mı hayatı?

Labirentin sonunda bir ışık var mı?

Belki de her dönemeçte

bir başka beni bulurum,

bir başka seni kaybederim.


Endemik bitkiler,

seviyormuş gibi yapmaz.

Böcekler,

pazartesiye sağ çıkmaz.

Haydin, iyi geceler!

Perdeleri arala

ve uykusuz rüyalarına

merdiven daya.


Hava Ankara grisi,

gökyüzü öfkeli,

rüzgar ise

kırılmış bir şemsiye gibi

savruluyor sokaklarda.


Ve ben,

tütün kokan

babamın ellerinden

kayıp bir mektup gibi

aramak istemiyorum kendi adresimi.


Belki de haklıydı Kafka;

böcek olmak,

daha kolaydı insandan.

Küçük bir dünyada sığınmak,

kocaman bir dünya yükünden kaçınmak..