"Hayır öyle değil" bakışlı bir yüzü var dünyanın.

Ancak umuttan peyda yanını yeteri eşiğe sürttüysen; yeteri yönü, yolu, çabayı, imkanı harcadıysan görebileceğin.


Vakti gelmişse yaşantı kaçışsızdır. Tam da orada, istesen de daha iyisini yapamayacağın bilgisinin ışıksızlığını sürdüren ezberine, nafile biricikliğine, varoluşunun farazi kıymetine ve inşa ettiğin kimliğine sümkürür zaman.


Ellerin serbesttir, ayakların serbest. Yürüsen gidersin, yıkasan geçer yüzünün lekesi. Ama kalırsın orada. Hiç olmadığın kadar, hiç tatmadığın bir ölgünlükle kalırsın. Nereye gidersen git kaçtığın kendin olamazsın klişesi vesikalığın olur, çerçevelenir; bırakılır ayak diplerine.


Olur da denk gelirsen şayet, orada ama yoktur, yanlış anla-şıl-mış olabilirim yok. Düpedüz, ayan bir duvarı vardır o anın; kasların, omurganın anlamını reddettiği bir yükü... Öyle bir yük ki, taşınmaz değil; taşınır ama bir yere bırakılmaz. Teşebbüs edersen kalır ellerinde. Onu atamazsın, ondan kaçamazsın; sade yüzleşirsin onunla. Yüzleşirsin ve değişir dününe kadar. Kocaman bir yanılgıya dönüşür o ana dek sürdürdüğün kimliğin.


Rastlamış olma hissini yazarken abartmaya lüzum görmeyeceğin bir çukuru vardır dünyanın. Orayı anlatmanın edebiyatta yeri yok. Estetiği yok. Denklik arayışı yok. Paylaşımı, anlaşılma ihtiyacı yok. O denli aşağıdadır dibi. Tanırsan bir kez, aklını, hissini geçtim; etini unutursun şimdinde. Öyle babadır, öyle bir yokluktur/boşluktur; oysa aksi en lazım andasındır.


Ve kaçınılmaz, yaşanır elbet. Kimsen, neysen, nereden geldiysen, nereye gidiyorsan; yaşanır. Omuzlar düşer, adımlar küçülür; çizgiler genişler, kırışıklıklar büyür ve sonranın sivriliği batar etine. Umuduna olay yeri girilmez şeridi çeker anın karanlığı. Ortasına bırakılırsın. Kimse seyretmez. Çağın en meraklısı bile.


Belki ilk kez saç diplerince talep edersin başka biri olmayı. İlk kez bir talebin manasızlığını bunca emin bilerek. İlk kez değildir ya; kimse görmez en görünmezini. En tekil, en beklentisiz anın olur; ikinci bir gölgeye yer açamazsın -aklınca- bin kişi sırtını sıvazlasa bile.


Kıvranırsın en sağlıklı yerinden; bırak başkalarını ağrının kendisini bile suçlayamazsın.


An olur, üzerine öyle gelir ki yaşam; hayatının en büyük toslamasını karşıladığın ve ne yaparsan yap bu rastlantıdan aklını uzaklaştıramayacağını bildiğin bir gece, bilmemkaç parçaya ayrılmış canlılığının oluşturduğu döküntünün ortasına oturup iki damla gözyaşı döktürmez sana zaman.