En aptalımızın bile -insanın yani- mutsuz ve umutsuz ve âşık ve hüzünlü olduğu zamanlar vardır. İnsan geri diye duygularını yaşamamazlık etmez. Farklı yaşar. Sen öfkelenince belki daha eğitimli, belki daha insan olduğun için kendini ifade ederken sesin on kat yüksek çıkabilir. Ama öfkelenince karşısındakini -ne olduğu fark etmez- öldüren insanlar da var değil mi?

Bu bir çeşit güçtür. İnsanın başka bir insanı dünyadan sonsuza kadar yok edebilmesi ve sonra gidip üreyebilmesi inanılmaz bir güç, dedi Asım karşısında dikilen çocuğa. Çocuk onu dinliyor ama pek ciddiye almıyor gibiydi.

Peki ben öldüremez miyim, diye sordu çocuk. 

— Tabii. Ama sen de ölürsün. Çünkü aptal değilsin.

— Peki ya askerler, savaşlar onca insanın ölmesi de neyin nesi?

— Kimsenin kazanamayacağı mücadeleler ile zaman kaybediyoruz. Üniforma giyen insanlar daha az vicdanlıdır. Çünkü üzerlerindeki bez, diğerlerinin bezinden farklıdır. Komuntanları acımasız, yöneticiler yalancıdır. Ben de kendi eksenimde iyi bir yöneticiyim. 

— Ben acı çekiyorum. İzlemekten ve anlamaktan ve görmezden gelmekten ve elimden bir şey gelmemesinden ve daha onlarca şeyden çok sıkıldım. Her yerde kan.— Dünya tarih boyunca kan döktü. Bunu senin ağlaman engelleyemez. Acı çekmen var olman konusunda önemli bir etken. İyi bir şey. Hep mutlu olmandan, tek derdinin öğle yemeği olmasından iyidir. 


Çocuk karşısındakini pek ciddiye almıyordu. O cümleyi duyana kadar.

"Herkesi mutlu edemezsin, sen pizza değilsin."

Çocuk yumruk yapılmış elini cama vurunca ayna kırıldı. Aynanın içindeki çocuk yere döküldü ve aynaya bakan adam "Çocuk her defasında aynayı kırmayı başarıyor." diyerek arkasını döndü. Her sabah aynı terane.