Noktasını esirgeyen insanlar geçiyor boylu boyuna hayatıma. Hiçbir ezgide es veremeyecek cesaretsizler yığınıyla muhatap oluyorum. Her sokağa giriş sonsuz boşluklara çıkıyor ve ben kaç Arnavut kaldırımını geride bıraktığımı unutuyorum çoğu zaman. 


Hayatım başlı başına soğuk bir dinlenme tesisine dönmüş. İnsanlar gelip geçiyor. Bazıları ihtiyaçlarını gideriyor, sonra da gidiyorlar. Ben arkalarından bakakalıyorum sadece. Ayazım kesiyor ruhumu elde kalan hiçlik bana ders niteliğinde ve ben her zaman o arka sıradaki bassa çığlığı dünyanın çivisini yerinden oynatacak ama kırgınlığına engel olamayan öğrenciyim. Zaman ilaçlarını sıralarken bir bir, ben ve antidepresanlarım çoktan yerini almış vaziyette. 

Benim de arkasına sığınsam dünyayı arkama alacak nedenlerim var. Muhataplarım sanmasın ki bu dünya eliyle huzuru sunuyor ademoğluna.


ademoğlu. ne denilir, ne yazılır ki sana?


tasvir etsem şimdi hainliklerini, dağarcığım aciz kalmaz mı?


divan şairleri sayılmaz mı bu tasvirde en cahil?


gece örter mi senin her kusurunu? bir Mevlana öğüdünü yetim bırakmaya gücüm kalmadı. Elim, kolum, gözüm ve tüm duyularım o an ölüm sessizliğinde. 


Evrenin çarklarının seslerini işitiyorum artık. Hayra alamet değil. Koptu kopacak bazı şeyler. Ruhumun kıyameti yakın. İçimdeki İsrafil sur başında.

Belli ki toyluğuma acır, ben kanatlarının altından iterken onu.