- ...

- Hayır, bayım! Bu bir kendine acımak değil. Kendime acıyor olsam bu hâlde mi olurdum? Şu hâlime bir bak! Acısaydım kendime bu hâle getirir miydim kendimi? Ne kadar çok kendi dedirttin bana?!

- Ve hâl.

- Evet.

- Ve acımak.

- Doğru.

- ...

- ...

- Neyse ne! Konuyu değiştirme!

- İnan, ben yapmadım bunu.

- Kendine acıyan insanın, mantıken kendisine çok iyi davranması; sevgiyle, şefkatle, korumacılıkla davranması gerekmez mi? Yolda dilenen bir çocuk görsen ve ona üzülsen, acısan, bir tekme de sen mi vurursun yoksa onun için en iyisini, en güzelini mi dilersin derinlerinde bir yerden?

- ...

- Hayır bayım, hayır! Bu kez yanılıyorsun. Hah! İşte yakalandın! Birçok defa haklı ve gururlu ayrılmış olabilirsin bu ikili görüşmelerimizden. Ancak bu kez fazla yanılıyorsun. Acıdığım şey kendim değilim. Uzun uzun, yavaş yavaş sönüp giden, artık içimde bir parçası dahi kalmamış enerjime acıyorum ben. Çürüttüğüm ruhuma, kararttığım kalbime acıyorum. Üzülüyorum onlar için. Pişmanlığım, mahçupluğum had safhada. Onları bu kadar hor ve hoyratça kullanmış olmanın derya derin pişmanlığı bu. Eminim başka bir canda, başka bir bedende var olmuş olmak isterlerdi. Çığlık çığlığa boşalan bir kadının kasıklarında, örneğin. Taze bir babanın ilk kez işaret parmağının sıkıldığı bir an-ın huzurunda, mesela. Ya da minik, bıcır bıcır bir çocuğun parkta kayarkenki neşeli sesinde. Hatta bana öyle geliyor ki; ikinci bir meslek olarak soygunculuk da yapan azılı bir politikacının rezil kahkahalarını dahi bana tercih ederlerdi, seçme şansları olsaydı. Fakat olmadı. Benimle birlikte sıkışıp kaldılar. Bunların hiçbirini yaşatmadım onlara. Hiç şans tanımadım açmalarına, serpilmelerine... Yavaş yavaş, uzun uzun süründüler, can çekiştiler, sönüp, yok olup gittiler sonunda.

- E ne güzel işte! Madem tüm bunların farkındasın, hiçbir zaman hiçbir şey için çok geç olmadığını da biliyor olman gerekir.

- Bayım, ya kulağınızda bir problem var ya da anlama yetinizde. Bir görünün, doktorlar karar versin bence. Kalmadılar; sönüp, yok olup gittiler diyorum size. İllâ 'öldüler' mi demem gerekiyor idrak etmeniz için?! Ve biliyor musunuz bayım? Ölüler ancak korku filmlerinde geri gelebilir veya getirilebilirler.