Aynalarda Görünen Nedir?

Okul çağına geldiğimiz, hatta gelmeden önce farkına vardığımız bir eşyadır, aynalar. Yüzyıllardır insanların, kendisinden istifade ettikleri bir metadır. Başlangıçta düz metalların yüzeyinin aşındırılması ile kullanılmaya başlanmıştır. Sonraki dönemlerde kişinin maddi istidadına bağlı olarak farklı şekillerde kullanılmıştır. Günümüzde ise cam katmanın üzerine ince bir metal tabaka yapıştırılarak, aynalar yapılmaktadır. Buraya kadar aynanın günlük hayattaki kullanımından bahsettik.


Peki aynalar, bedenimizi ve elbiselerimizi olduğu gibi bize göstererek, tanzim etmemize yardımcı olduğu gibi, ruhlarımızı da tanzim etmemize yardımcı olabilirler mi? Aynalar; destanlarda, hikayelerde, şiirlerde ve masallarda sıkça kullanılmaktadır. Türk mitolojisinde yeraltında yaşayan Tanrı Erlik Han, elindeki aynaya baktığı zaman kötülük yapan insanları görmektedir. Direkt olarak ayna ile müteallik olmasa da yansıma açısından Narsis ya da Narkissos hikayesi de bu kapsamda değerlendirilebilir. Antik dönemde yakışıklı ve avcı olan Narkissos, bir gün ormanda avlanırken, peri Ekho onu görür ve ona oracıkta aşık oluverir. Bu aşkına karşılık alamayan Ekho, sonunda aşkından ölür. Narkissos ise Tanrılar tarafından cezalandırılarak, suda gördüğü kendi yansımasına aşık olur ve öylece ölür. Burada ayna ile ilgili olan kısım yansımaya konu olan kimsenin, kendi dış görüntüsüne olan taassubane bağlılığın, kişinin derûni ve idrakî yönlerinin engellenmesidir. Bir kimsenin geçici ve sürekli olarak değişen dış formuna bu kadar bağlılık göstermesi, onun iç formunun tekamülünde en büyük engeldir.


Bilmiyorum ne kadar meşhur, ama bin aynalı dağ hikayesi vardır. Bu hikayede biri mutlu ve diğeri mutsuz olan iki köpeğin bin aynalı dağ ile olan hikayesi anlatılmaktadır. Köpeklerin ilki, gayet mesut ve iyimser bir köpektir. Bu köpek aynalara baktığı zaman mütebessim ve candan bir bakış atan başka bir köpeği görür ve bu dağa sürekli gelmesi gerektiğini ifade eder. Bu durumu göz önünde bulundurarak, diğer köpeğin akıbetinin iyi olmadığını söylemeye hacet yoktur. Ancak yine de bir şey söylemek gerekirse şu söylenebilir. Bin aynalı dağa insan sevinç ile giderse sevinç görür, keder ve kötülük ile giderse kötülük görür.


Aynanın sıkça kullanıldığı diğer bir alan ise masallardır. Hepimizin ilkokul çağından itibaren bildiği, Pamuk Prenses masalında kötü üvey anne rolünü üstlenen bir kraliçe vardır. Bu kraliçe aynası ile konuştuğu her anda, kendisinden güzel olan üvey kızının adını duymaktadır. Kendi dış güzelliğine bu kadar düşkün olan kraliçe ise aynanın dürüstlüğü karşısında, üvey kızını öldürmek için türlü teşebbüslerde bulunur. Bu başlık kötü kraliçenin eylemlerini konuşmak için açılmadığından ayna üzerine birkaç söz söylenebilir. Her ne kadar bir masal olsa da burada aynanın olan şeyi olduğu gibi gösterdiği bir gerçektir. Yani ayna çirkini güzel, güzeli çirkin gibi göstermez. Ona görünen form olarak ne ise onu gösterir. Formun güzel veya çirkin olarak tasvif edilmesi ise ayna karşısındaki kimsenin tavrı ise, kişinin idrak ve şuur düzeyi ile alakalıdır.


Şiirde ayna metaforunun kullanımına bir örnek olarak, Cahit Sıtkı Tarancı'nın "35 Yaş" şiiri gösterilebilir. Bu şiirde Cahit Sıtkı, ömrün yarısı dediği, 35 yaşında, artık aynaların kendisine birer düşman olduğunu söylemektedir. Niye böyle söylediğine dair söylenecek olan söylevler, bizim yaşantımızın bir reaksiyonu olarak ifade edilebilir. Yaş ilerledikçe artık insan ölüme yaklaştığını hissetmektedir. Elbette bütün insanlar, elden ayaktan düştükleri bir zaman diliminde vefat etmiyorlar. Ancak ekseriyetle ölüm, yaşlılara yakıştırılan bir olay olay olarak zihnimize kazınmıştır. Ve Cahit Sıtkı'ya göre 35 yaş ile birlikte insan, her geçen gün ölüme yaklaşmaktadır. Saçlarına düşen aklar ve çevresindeki pespaye durumlar, artık ayna karşısında bir umudu görmek yerine, yeis içinde kalmış bir ruhu yansıttığı için düşman olmuştur aynalar, Cahit Sıtkı'ya ve onun gibilere…


Sonuç olarak şu söylenebilir. Aynaların dostluğu ve düşmanlığını ortaya çıkaran şey insandır. Bir insan sürekli olarak, dış güzelliğine bağlı kalarak aynaları düşman veya dost edinebildiği gibi, derunda olan bedbahtlığından ötürü de aynaları düşman olarak görecektir. Çünkü bu mutsuzluk hali, nihayete ermeyecek bir konumdadır onun için, diğer yanda derunda mutlu olan bir kimse ise, aynaya baktığı her anda umudu artacak ve aynanın gösterdiğine dost olarak, kendisi dışındakilere de dost olacak ve nihayetsiz mutluluğun kapısını açacaktır. İnsan ayrıca her gün kendisine şunu sormalıdır; ayna karşısındaki ben miyim yoksa benden istenilen ben miyim?