Bakmaktan tuhaf, seyir halinden ferah
Biraz anlam biraz merak
Bir haber beklediler
Sessiz mahcup yorulmuş
Bekleyip duranlardılar
Varlık yokluk arasında huşu dolu alınları, yanan patlayan kaburgalarıyla
Aynaları izleyenler
Çocuktular, ihtiyardılar
Hem diri hem mezardaydılar
Büyüdüler sığmadılar
Tabutlara, zindanlara, üniforma belindeki silahlara, yakadaki şifalara
Huzur dolu yataklara
Her gün bakıp görmediğiniz yerde
Yirmi birini göremediler
Aynaları izleyenler
Sadece ışığın kırıldığı şavkımadan habersizler
Işık var mı yok mu, nereden var oldu... Oysa misalen bunların hepsinde usta idiler
Bir aydınlık illüzyonundan kısa sürdü ömürleri
O kadar uzun yaşamadı
Aynaları izleyenler
Bir Ecevit şiiri gibi huzur dolu, mütevekkil idiler
Sokaklarda, aşevlerinde, cenazelerde
Ve aksine yaşantısı gibi mağrurdu kavgacıydı direngendi
Çabuk kızıp, erken inanan
Tez affedip, hızlı oyun bozandılar
Bir sabah elbet aynı kabirde buluşurlar
Öyle uzun bir hasretin ardından
Çok zaman çok asır sonra
Koyun koyuna bir kıble hizasında
Aynaları izleyenler