Şafak doğar elbet köyümüzün bulanık karartısından

Bir asker eve dönemez yüzünü

Vuslatın bağrında sırtından vuruldukça

Tanklar ezer ve Bankok'tan taşırım ağır yüklerimi, limanlar baltalanır güneşe doğru 

Uzak şehirlerin yapay ışığını kırarken inancımız

Dirâyeti âyetlendirir kavgadaki yalnızlığımız 

Çekiştirir durur zaman hep puslaşan kaygılar

Bir el bırakılmaz en ağır intîkâmıyla beslenirken zân üzre kurulmuş dostluklar

Her düşünce gerçekleşir mi bilmiyorum 

kere dahası ardı boyu kesilmeyen şüphe

Sadâkâtîn pençesindeyim, ülke felâketi onca yıkılan, yüz bin yüzsüzlük kaç tarafı neyle çevrili

Nesne putu hâkim sarraf, bir Budist endâmıyla çarmıha gerer dakikasında kefâret metinleri

Nerede yemin, nerede kaldırılmış bir cenâze, ölen kim yeniden doğduğu küllerinden

Çarlık Rusya’sı Kosova’ya yürürken vuruldu, saati geçmiş zaman öyküler

Koşun, koşun! Hızla çarptı haberin Bektaşî denkliğince

Sardunyalar, patatesler, örgü çelenkleri 


Azaldık hafta takviminden; küf, sedef, gevrek tanesi solgun 

Minnet meçsiz gösterilmiyor; karmaşa, meç düellosu her batık fırtınadan sağ çıkmaz

Hem ne savunur ki kayıp anahtarla ‘hainlik’

Fareler kaçarken gemiden, Washington’da siyâhî ayaklanmalar, önceydi sıçratıldı 

1911’de!