Hiçbir şey bilmeden her şeyin yapılabileceğine dair inancımın kuvveti beni bile korkutabiliyor şu günlerde. Zihnimin inanç konu başlığıyla ilgilenen kısmını söküp çıkarıp elime almak ve iyice bir kurcalamak istiyorum böyle zamanlarda. Bir şeye inanıp inanmama kararının nasıl alındığını, o şeyin neye göre inanmaya değer ya da safsata olarak adlandırıldığını çözene kadar da yerine takmak istemiyorum. Mesela Kavafis'in en yakın arkadaşım olduğu inancının gerekçesi ne? Bir dize mi, bir his mi ,yoksa hatırlamadığım bir rüya mı araya girdi bu inancın kabulü tartışılırken? Ya da baştan alalım, bu inancın kabulüne ne zaman karar verdi beynim? Tek organın aldığı bir karar mıydı bu, yoksa bir çeşit divan mı kuruluyor? Ya da yalnızca beynin ücra köşelerine sürülmüş bir sinir beyi mi yetkilendirilmiş? Bu, benim için hayati ancak belli ki zihnim için o kadar da mühim olmayan mevzuda? Bilmiyorum. Kendimi devlet işlerinden hiç de anlamayan ama başkaca bir veliaht olmadığı için tahta oturtulmuş, başına bir taç geçirilmiş ve orada öylece unutulmuş bir şah gibi hissediyorum. Ben aynalardan tacımın parıltılarını seyrederken fikrim sorulmadan, onayım alınmadan bir ülke yönetiliyor sanki ve bu ülkede benim asla anlayamadığım, anlamlandıramadığım inançlar doğru kabul ediliyor, bana anlamlı gelenlerse mülakata bile alınmıyor belli ki.

Tacım çok parlak, tahtım bu kadar rahatken ve aynaları silmem gerekmiyorken ayağa kalkıp da ''Bu ülkenin şahı benim; benim dediğim, benim inandığım, benim istediğim gibi olacak.'' demek istemiyorum henüz ama aynalara birtakım gölgeler düşmeye başladı. Şahın uyanması yakındır.

Hal buyken hiçbir şey bilmeden her şey yapılabilir diye bir inanç çıkmış ortaya, kabul görmüş, bir de hemen yayılmış zihnimin her köşesine. Bu inanç bana bugün en yakın dostum Kavafis'le bir konuşma yapmak zorunda olduğumu söyledi. Ben ona denkmişim, onunla senli benli konuşmalı ve ülkemin selameti için ona veda etmeliymişim. Eğer bunu yapmazsam aynamı bir daha göremezmişim. Aynam olmadan yaşayamam. Mecbur kabul ettim:


Dostum Kavafis,

Bugüne kadar bana söylediğin yalanlar için seni,

Onlara inanmayı tercih ettiğim içinse

Kendimi affediyorum.

O şehir hiç arkamdan gelmemiş

Benim kim olduğumu bile bilmezmiş

Üstelik insanlardan bile çok güvendiğim

dört duvarım kaçak göçek yaşamlara meyilliymiş


Şehirler ve duvarlarda kök tutmazmış insan

Yüzyıllar öncesinde ruhunu mühürlemiş

Bir şairin dizelerinde yatılan

Sonsuz ikindi uykularından,

Hedonist rüyalardan,

Semboller ve ritimlerden ve engellerden hatırlananlara hayat demek

Ahmaklıkmış.


Sevgili Dostum Kavafis,

Kendi cümlelerimi kurmak istiyorum artık.

Hatırladığım kadarıyla adımı yaşatmak

ve yaratmak istiyorum kavaf işi de olsa.