Ne hayaller kurardım eskiden? Onca yolculukta... yolculukları severdim eskiden. Bazen bir vapurla bir o yakadan bir bu yakaya, bazen otobüste deniz boyu, aynı denizin bir isminden diğer ismine.
Hep yüzümü arkaya dönmeyi; gideceğim yere değil, geride bıraktıklarıma bakmayı severdim.
Nereye giderdim ben? Beni bekleyen bir kadın olurdu kimi zaman, bazen sadece sarılmak için, bazen sadece dinlemek. Bense kaçıyordum sadece: Tüm nefretimden, öfkemden, hayal kırıklıklarımdan, olmayışlardan.
Kaç adım attım, kaç kilometre bıraktım gerimde, kaç semt adı, kaç şehir... Bazen düşünmemek için, bazen hayal kurmak, bazense kaybolmak için.
Yolculuğum ne zaman bitecek bilmiyorum, artık kaçmanın işe yaramadığı yerde, bir şekilde bitmesini bekliyorum.
Kendini yalanlarla tanıtma düzenbazlığında bir kadın gülümsemesi, bir sıcak poğaça veya kek, yanında başka bir esnaftan çay ve üstelik özlediğimizin tadında, tüm yolculuk boyunca dünyayı unutmama neden olacak bir kitap; evreninde kaybolduğum.
Geriye dönme ihtimalim olmasın artık, geldiğim yer güvenilir değil. Ve o yerin insanları, dünyayı fazla umursuyorlar, onca şeye rağmen, hala.
Zaman neden bu kadar hızlı geçiyor, anlamsız. Gidebilecek bir yerim yok artık, herkes kaçtığım şeye dönüştü.
Kaç uyku ilacı kurtulmama neden olacak benim, ne anlatırım fırında ölü bulunsam?
Neler bıraktığımı biliyorum bugün yaşayanlara: hiç. Fakat sonraki nesiller için her şeyi.