Uykumu alamadığım bir sabahı daha karşılıyorum. Bitmesin diye aynı sayfayı defalarca okuduğum için delirdiğimi sandığım bir sabahı, göğe bakmayı unuttuğum bir sabahı ve hatırlatacak kimsenin olmayışına üzüldüğüm bir sabahı, her şeye geç kalmışlık hissiyle uyandığım bir sabahı, her günümü yutan boşluğun ne denli büyük olduğunu (olabileceğini) bilemeyişim beni gererken hiçbir şey olmamış gibi uyandığım bir sabahı karşılıyorum. Düşünüyorum çoğu zaman, "Bir konu bulup başlamalı." diyorum. Sığındığım kitaplara göz atıyorum, sonra, içimden "Tüm konuları almışlar." diyorum. Yalandan esef buyuruyorum. Biraz duruyorum, zaman geçiyor. Haddi aşan gerçeklikten istifade edip alil olma yolunda ilerliyorum. Boş yere gaileye yuvarlıyorum kendimi. Elan yine duruyorum. Zaman geçiyor. Kendimi addetmiyorum bendine karşı. Bu son diyorum ama yine delişmen yanım devreye giriyor. Ne var ne yoksa gündüz düşünüyorum. Almalı başı, yad ellere varmalı diyorum; heveste geliyor gerçi ama elden gelmiyor. Bugünlük mihrimi veriyorum. "Bir gün," diyor iç sesim, "her şey yolunda olmasa da çoğu şey (belki o da olmaz ya, belki), bazı şeyler istediğin gibi olacak, umuyorum, anıyorum, bekliyorum," diyor. Hakeza bile düşüncesi yetiyor tüm ortamımı, atmosferimi, lahzamı güzelleştirmeye. Diyeceklerim sırdı güya...