Rastgele bir otobüse atlayıp gitmek istiyordu.

Memleketi olmayan bu yerden.

Öyle insan memleketi olmadan köksüz bir ağaca benzer.

Öyle de yaptı, atladı bir otobüse ve çekip gitti bu şehirden.

Gittiği yerde bir kez daha gitmek istedi. Sonra dedi:

"İnsan istediği şehre, istediği ülkeye gitsin. Önemli olan mekan değil yürektir. Yüreğinin memleketi çiçek açtığın yerdir."

Bekledi önceleri, sonra yürüdüğü yolları bir daha yürüdü.

Yeni şeyler gördü, bu yollarda durmadan yürüdü.

Gözleri açık yürüdüğü bu yollarda kör oluşuyla yüzleşti!

Devam ettikçe kalbindeki ağrılar da çoğaldı.

Bir tırtılın kelebek oluşundaki sancı gibi.

Acı çektikçe aslını hatırladı, hatırladıkça küllerinden doğdu.

Durdu ve dedi: "Dünya benim memleketim değil. Dünya sis altında, gördüklerim net değil, net olanlarım gerçek değil. Ama bir yer var ki işte orası benim ülkem. Rüzgarıyla ezgiler yazdığım, güneşiyle dans ettiğim, toprağıyla şiirler yazdığım bir ülke."