Bir hastane kantininde oturuyorum. 

Aklımda sen, karşımda Azrail Beyefendi. 

Sıkılmışız ikimiz de.

Bir eğlence, bir ölüm peşinde kukuletası alnını örtmüş ölüm meleği. 

Bana ölmek lazım ona öldürmek. 

Fakat ikimiz de bu macera için henüz erken olduğunun farkındayız. 

Toprağından filizlenmeyi bekleyen yarınlarım var elimde. 

Peki sen, tohumuma su olabilecek misin? 

Toprağıma karışacak mı ellerin? 

Yarınımda var mısın bilmek istiyorum. 

Bugünümde yoksun, bugünümü saymıyorum zaten yaşamaktan. 

Bir hastane kantininde oturuyorum, babamın kanser haberini almış, yaşamı sorgularken. 

Söyle, zor günümde neden yanımda yoksun? 

Sözler çıkmıştı dudaklarımızdan

İyi günde, kötü günde beraber düşecekti yollara ayaklarımız. 

Gel, yeter ki gel, ben unutmaya razıyım ayrılığı. 

Bir hastane kantininde oturuyorum, aklımda sen karşımda Azrail. 

Babama gitme demek istiyorum, çocukça ağlamak...

Dağlara meydan okuyacak dediğim gururum sanırım az önceki esintide kayboldu. 

Ayrılıkları kaldıramaz oldum. 

Dönmeye meylin varsa daha fazla bekletme, tükeniyorum. 

Kahvem soğudu, sigaram da bitti. 

İnsanları eriten sıcaklarda üşüyorum. 

Seni hayal ediyorum. Mutlu olduğun düşüncesi doğuyor içime şarktan, katlanamıyorum. 

Bencilliğim boyumu aştı, bensiz yüzün gülsün isteyemiyorum. 

Ben böylesine ırak düşmüşken senden, kelimeleri sana ulaşan herkesi deliler gibi kıskanıyorum. 

Ağlamak istiyorum ama güçlü kalmak zorundayım. 

Sonuçta bir hastane kantinindeyim ve karşımda sızmış Azrail Beyefendi.