Dudak uçuklatan bu satırları ifade edebilmek için gayzerleri taklit edeceğim...


Sabrımın sonu bir kabus gibi; maneviyatımın çilesi derbederin eşsiz düzenine eş, berduşun diline pelesenk olmuş kaba sözleri dervişliğimin dergahına ters. Etrafımda beliren siluetlerin fısıltıları kulaklarıma dolan örümcekler gibi. Gölgeleri; üzerime yağan gece kadar koyu. Umudun simgesi olarak tasvir edilen güneş, pejmürde renklerin koyultusunda boğulmuşçasına karanlık. İnsanlar, gangsterlerin yaptığı gibi; fikirlerini kurşunlara doldurmuşlar ve aklıma sokabilmem için tetiği çok kez ateşlemişler... kevgire dönmüş bedenimin feryadına kulak ver:


'Lütfen beni Molek'e kurban etmeyin! Nezir diye Baal'ın zirvesine terk etmeyin!'


Hata yapabilmenin olgunluğuna erişebilmem için cehennem ızdırabına tabii tutuldum. Genellikle beş kardeşin karşısında sükunetle kudurdum. Eşrefin eşeklik ettiği bir zamanda evimden oldum. Fani hayatımda, kafatasımdan büyüyen baki dünyama aldanmak zorunda kalan bir aptala soyundum. Baksana sübyan yaşıma! Baksana ruhumun çürüyen kasıklarına...

İnşa etmek için çabaladıkları kusursuz ütopyanın gayesiz savaşçısıyım. Uzuvlarımda prangalarım ve anadan doğma üryan kaldım.


Tanrım, sen söyle! ben n'apmalıyım?