Her sabah aynı saatte asansöre binerdik Sametle. Önce başımızla selam vererek başladık sonrasında günaydın demeye başladık birbirimize. Sonra sonra sohbet etmeye başladık, bir bankada çalışıyordu Samet. Sabahları onu bekleyen servisi bekletmemek için erkenden iniyormuş aşağıya. Ben arabama binip gittiğimden bahçe kapısında ayrılırdı yollarımız. 


Galatasaraylı olduğunu telefonunun ekranında elinde meşale ile şampiyonluk kutlamalarındaki Muslera resmini görünce anladım. İlk Galatasaray mağlubiyetini bekleyip ne oldu sizinkilere dediğimde güçlü duygular hissettiğini suratında gördüm. O güçlü duygular da sonrasında gelişen dostluğumuzun ilk adımları oldu belkide.


Bir derbi galibiyeti sonrası beni ellerinde Galatasaray formasıyla karşılayarak “intikamını” almıştı benden. Günlük 3-4 dakikayı geçmeyen sohbetlerle dostluğumuz ilerliyordu. Geçen yıl nisan ayında Kadıköy'de oynanacak maçı bizde birlikte seyretmeyi teklif ettim. Önce olur dedi. Sonra “abi o gün benim doğum günüm kız arkadaşım bana doğum günü organize etmiş başka bir maça inşallah” dedi mahçup bir şekilde. Kaç oluyorsun Samat dedim “25 abi” dedi. Güzel yaş dedim istemsizce. Önce 41 olduğumu, sonra kendi 25 yaşımı hatırlayarak iç çekerken buldum kendimi. Nice güzel yaşların olsun dedim kafamı toparlar toparlamaz.


Aklımdan ona bir hediye almak geldi ama ne yalan söyleyeyim üşendim önce sonra da yoğunluktan unuttum. Pazar günü geldi çattı. Bizimkiler derbiyi 2-0 kazandılar. Sabah ben ıslıklar çalarak uyandım. Fener kazanınca dünya bir başka güzel oluyor sanki. Hayattaki tüm kayıplarımı bu kazanç üzerinden onarmanın verdiği içi huzuruyla gardroptan aldığım, artık bana olmayan formamı omzuma attım. Evden çıkıp asansörü beklemeye başladım. Asansöre forma ile girip sametle oynadığımız bu eğlenceli oyuna devam edecektim. Asansör geldi formayı yüzüme kapattım. Kapı açılınca ŞAMPİYON GELİYOR diyerek asansöre davrandım. Asansör boştu. 


Beklesem mi aşağıya mı insem diye bir kararsızlık yaşadıktan sonra inip güvenlik kapısında karşılamaya karar verdim. Aklıma ilk gelen kendi yaptığını bildiğinden biraz geç gelip beni savuşturacak diye düşündüm. İnat ettim 5 dakika bekledim. Gelmedi Samet. Vay çakal dedim, bana yakalanmamak için erken çıkmış. Ben yermiyim bunu dedim hırs yaptım. Çalıştığı banka şubesine gitmeye karar verdim. Yolum 5 dakika uzayacaktı ama buna değerdi. Aramızdaki bu dostane oyun bana kendimi genç hissettiriyordu. Farklı fikirlerde de olsa insanların birbirleriyle iyi anlaşıp eğlenebileceklerini dost olabileceklerini bana iliklerime kadar hissettiriyordu Samet’le olan sınırlı ve eğlenceli dostluğum. Onun gençliği, samimiyeti ve duygularını karşısındakini kırmadan ve derinlemesine yaşamasını seviyordum. Ben de onun bu halini örnek alıyordum kendimne.


Şubenin önüne çektim dörtlüleri yaktım, formamı ceketimin içine saklayıp büyük adımlarla şubenin kapısına vardım. Şube kapalıydı. Güvenlik bana saatini gösterdi daha açılmadı saati bekle der gibilerinden. Ben de elimle işaret edip bir dakika açar mısın dedim. Açtı kapıyı güvenlik, tüm resmiyetiyle açıklamaya başlayacaktı ki sözünü kestim. Samet Bey’i ziyarete geldim arkadaşıyım dedim. “Samet Bey yok abi” dedi. Nasıl olur bana bu şubede çalıştığını söyledi. “Bu şubede çalışıyor abi doğru” derken sözünü kestim haa servis daha gelmedi dedim. “Yok abi Samet bey yoğun bakımda şuan” dedi bir çırpıda. Forma kolumun altından düştü. Bedenim garip semptomlar veriyor ama zihnim bu bilgiyi almak istemiyordu.


Çöp kamyonunun kornası ile kendime geldim. Arabaya binip koltukta ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre kendime gelemediğimi anladım. Kamyona yol verip siteye geri döndüm. Yöneticiyi bulup durumu sordum haberi yoktu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Ofise geçtim asistandan sert bir kahve yapmasını rica ettim. Sametle hızlı başlayan ve keyifli dostluğumuz üzerine düşündüm. Onu bir daha görememe fikri beni deli ediyordu. Hangi hastanede olduğunu öğrenip oraya gitmeliydim. Öyle yaptım. Şubeyi arayıp güvenlik arkadaşa bağlandım kendimi tanıtıp hastaneyi öğrendim. Annesi karşıladı beni bitik bir haldeydi. kendimi tanıttım, bana sarılıp ağlamaya başladı. 


Nasıl olmuş dedim? Cuma günü iş yerinde göğsü sıkışmış ama önemsememiş. Öğle yemeğinde kalp krizi geçirmiş apar topar hastaneye getirmişler. “Şimdi öyle yatıyor oğlum” derken bana sarılıp ağlamaya başladı. Ben de gözyaşlarımı tutamadım. 


10 gün sonra eve çıkardılar Sameti, bakımına evde devam edilecekti. Doğum gününde üşendiğim hediyeyi bugün Store dan alıp ziyaretine gittim. Üzerinde yeni yaşı ve ismi de yazıyordu. Formasını üzerine serip elini tutup sohbet etmeye başladım. Annesi “bak abin sana isminin ve yaşının yazılı olduğu forma getirmiş” deyince tepki verdi ya da bana öyle geldi. Annesinden durumu ve doktorların ne söylediğinini öğrendim. Bir anne için zor olsa da ona umut var mıymış diye sormak zorunda kaldım. Kök hücre diye bir tedavi varmış ama kesin değil ve çok az yerde yapılıyormuş dedi. Çok umutsuzdu bunları söylerken. Beni de umutsuzluk kaplamıştı.


Ertesi gün arkadaşlarla halı saha maçı sonrası sohbet ederken keyifsiz olduğumu gören Merih dayanamayıp sordu “hayırdır hacı?”. Ben de çok uzatmadan Samet’i ve başına gelenleri anlattım. “Var mıymış umut” diye onlar da merakla sordular. Varmış ama kök hücre falan, zormuş yani deyip geçiştirdim. Hacı biliyorsun abim Beyin Cerrahı istersen soralım onlar bu işleri yapıyorlar dedi. Ben de çok inanmayarak soralım dedim. Merih tez canlı adamdır telefonunu çıkarıp abisini aradı. Durumu anlattı Sabah 9’da servis getirsinler hastayı dedi. Eve geçtim annesine bilgi verdim. özel bir ambulan 7:30 aldı bizi ve Sameti.


Servise geldiğimizde Serdar hoca tüm hazırlıkları yaptırmıştı. Bu kadarı bana bile fazla gelmişti. Filmlerini tetkiklerin inceledikten sonra kendisi 10 dakikayı bulan bir nörolojik muayene yaptı. “Anne üzülme çocuğun bize emanet” dedi. Kök hücre tedavisini zorluklarını ve risklerini anlattı. Yaşı genç ve güçlü olduğu için umutlu olduğunu söyledi. Onay verirse tedavi için hemen harekete geçmek istiyorlardı. Anne bana baktı ben istemsizce başımla evet işareti yaptım. Anne de onayladı. Tedavi süreci başladı. 


Onun ameliyat olduğu saatlerde bekleme salonunda annesinden Sametin babasını 6 yaşındayken kaybettiğini ve tek tutkusunun Galatasaray olduğunu öğrendim. Babası da gittiği bir deplasman maçında heyecanına yenik düşüp kalp krizinden ölmüş. Yutkunarak “Galatasaray onun için baba demekti” derken doktor bey koridorda göründü. İyi haberlerini iletti. 


Samet 1 ay sonra hastaneden taburcu oldu. Ona doğum gününde aldığım formayı hiç üzerinden çıkarmıyor. Şimdilerde asansörde değilse bile sitenin bahçesinde tekerlekli sandalyeyle annesi onu gezdirirken sohbetlere devam ediyoruz. Doktorlar birkaç aya güçlenip yavaş yavaş eski günlerine döneceğini söylediler. Dün akşam benimle halı sahaya geldi. Annesinden hikayeyi dinlemiş ve Merihe bir forma yaptırmış. 

,



Hangi takımlı olduğunu bilmeden İçgüdüleriyle bir Fenerbahçe forması yaptırmış ve 01 numara Merih yazdırmış. Merih’in Adanalı ve Fenerli olduğunu nasıl bildin dedim. “İkisini de bilmiyordum abi, Merih abi sayesinde yeniden hayata tutundum ve benim için yepyeni bir başlangıç olacak. 01 o başlangıcı temsil ediyor” dedi. Bir forma da benim adıma ve 01 numaralı Fener forması çıkardı. “Senin unuttum sanma abi”. Hep beraber sarıldık Samete. Kenardan bize taktik verdi. Maç sonu çaylarımızı içerken iyileşince kadroya girme sözün de aldıktan sonra Sameti evine bıraktım. Eve geldiğimde formayı yatağın üzerine serip tüm olan biteni aklımdan şöyle bir geçirdim. Tüm bu olanlar için şükrettim. Yüzümde tebessümle duşa girdim. 


14 Aralık 2023 İstanbul.