Kafka-Babaya Mektup:
Bu kitaptan sonra savaş cephesinde bir öbür taraftaki askeri, bir diğer taraftaki askeri püskürtmeye çalışan er gibi yığıldım kaldım yere. Hücum cephesi süratla üstüme geliyor, ben kaçacak bir yer bulamıyordum, kolum koptu, kalbime şarapnel saplandı ama ölemedim, kan kaybettim. Acı, ızdırap duydum ama ölemedim. Yaralarım hâlâ kanarken acılarımdan kaçmak adına daldığım uykularda Kafka'nın rüyalarıma girip bana söylediklerine kulak verin:
Sadece sevilmek istedi acılarım, yaşadıklarım benim göz bebeklerimde bir ömür. Her manzarada sen ve benim çocukluk huysuzluklarım, yorgunluklarım… Kalbimde senin bıraktığın derin soğukluk… Nicedir arar dururum bir mum sıcaklığını ısıtsın diye buzlaşmış çocukluğumu. Korktuğumda koşarak sana sığınan ben, gölgelere saklanan sen kaldın hatıralarımda. Sana olan kırgınlığım, gecelerim, günlerim... Ama seni affediyorum baba. Fısıltıyla bahsediyorum geçmişimden insanlara, sağır olmuş hisleri alışkın değil benim sessiz kayboluşlarıma. Ayaklarım inatla senin yönüne sürüklüyor bedenimi dörtnala kaçarken senden ve seninle geçen ömrümden. Baba, beni hayata teslim et ne olur; ruhumun her zerresi sen engel olamıyorum buna. Güneş ışığına muhtacım, çocukluğum bin ton yüklenmişim sırtıma. Ben nasıl oldu da kafeslere kapattığım senim baba? Vazgeçtim. Seni bir ömür, hatta ruhlar ölmez derler, sonsuzlarca kez affedemiyorum baba...