Sevgili Babacığım,                             06.05.2036

   

Dün akşam elime bir fotoğraf geçti. 4 yaşındayım ve sen de genceciksin. Beni salıncakta sallıyorsun. Ve inanır mısın, ben o günü anımsadım. Sana nasıl yalvarmıştım beni parka götürmen için. İşten yeni çıkmış ve yorgunluktan ölüyordun, ben de çocuktum ya istediğimi yaptırana kadar susmadım. Sen de kıyamadın biricik kuzuna, tuttun elimden götürdün beni parka. İstediğim kadar salladın beni ve sonra bir de yemeye bayıldığım horoz şekerinden aldın. Beni nasıl mutlu etmiştin, her zamanki gibi.

Sonra beni üniversiteye bırakışını hatırladım. Gözlerim nasıl doldu anlatamam. Aynı senin beni bıraktığındaki gibi. Sen çok iyi tanırsın beni. ‘’Yaparsın.’’ dedin, ‘’Benim kızım yapar, başarır benim kızım.‘’ Haklıydın, kızın başardı ve koskocaman bir hakim oldu. Üniversiteyi kazandığımı öğrendiğindeki gibi hakim olduğuma da çok sevindin. Çünkü bu haksızlıklara, çıkarlara, kayrılmalara artık bir son istiyordun ve ben bunu bitirecektim. Her zaman benimle gurur duymanı istedim. Bunun içindi tüm çabam. Gerçi hiçbir şey yapamasam da sen yine de benimle gurur duyardın.

Ben evlenip uzağa gidince çok üzüldün. Sevinmiştin saadetime ama yirmi dört yaşındaki kızını, damadını her ne kadar sevsen de oralarda ne yapacaktı? Ama biliyordun yapacağımı. Beni sevdiğin için sevdiğim adama verdin. Ama üstüne bir de sevgili annemi kaybettin. Ve bir daha kendini toparlayamadın . İnan sana çok destek olmaya çalıştım ama şimdi düşünüyorum da yeterli değildi. Yeteri kadar yanında olamadım, seni teselli edemedim, avutamadım. Seninle avunamadım. Sen benim için her şeyi yaptın da sanırım ben hala büyüyememiş olacağım ki çok bencildim. Bana verdiğin sevginin, desteğin binde birini veremedim sana. Çok üzgünüm, lütfen beni affet. Hakettiğin gibi yanında olamadım. İnsan yaşlanınca anlıyormuş, haklısın ben de yaşlanıyorum sanırım yavaştan. Keşke sonuna kadar verebilseydim sevgimi.

İlk yıllar yanına uğramaya çalıştıysam da beş yıl sonra bayramdan bayrama kadar düştü. Ve sonra kızım oldu. Ve biliyorsun, yol çok uzun babacığım ama bu yeterli bir sebep değildi sanırım, ben öyle görmek istedim. Ne zamandır göremiyorum seni ve yaptığım bu nankörlükleri anladığım için kahroluyorum. Ama en çok bunca yıl anlamayışımı anlayışıma kahroluyorum. Kendimi nasıl affettirebilirim bilmiyorum, gerçi sen rüyanda görsen affedersin ya beni ama ben kendimi nasıl affederim bilmiyorum, son derece çaresizim.

Ben hala senin küçük kızın olacağım ki daha yeni anlayışım bundan. Ben yaşlı, küçük bir kızım. Daha yaşım otuz dört olsa da yaşlanıyor olduğumu düşünüyorum çünkü seni anlıyorum. Çünkü kızım Begonya dört yaşında, tıpkı o fotoğraftaki ben gibi. Bunu idrak ettiğimden beri çaresizce ağlıyorum. Lütfen üzülme, sana yalvarıyorum. Seni yeterince üzdüm zaten, bu bir özür mektubu. Seni o kadar çok seviyorum ki baba, kalbim bu sevgiyi taşıyamıyor ve bazen sıkışıyor. Ben kimseyi böyle sevmedim. Rahmetli anneciğimi de çok severdim ama sen hep çok daha özeldin. Sana olan sevgimden asla zerre kaybetmedim. Ve bir an olsun aklımdan çıktıysan bir dahaki nefesimi alışım nasip olmasın. Lütfen beni affet. Ben daha yeni büyüyorum ve aslında bunları şu an anlayışıma ne kadar üzgün ve kızgın olsam da bir o kadar da mutluyum. İyi ki bunları seni kaybetmeden fark ettim. Ya seni kaybettiğimde tüm bunlar kafama dank etseydi ve sana bunları asla söyleyemeseydim... Ne yapardım bilmiyorum, bunu düşünmek bile kalbimi acıtıyor. Mektubun başından beri yutamadığım bir yumru var ve sanırım sana sarılmadan da kurtulamayacağım ondan. Bu mektubu sana yolladıktan sonra Çağrı'ya haber vereceğim ve Begonya'yı da hazırlayıp uygun olan ilk uçakla geleceğim. Ve evet, uçakla geleceğim çünkü yollarda saatlerimi kaybetmeyi göze alamıyorum. Mektup eline ulaşacak ve ben bir iki güne geleceğim. Seni çok seviyorum babacığım, lütfen beni affet.

                                                                                          Sevgiler,

 Biricik kuzun...