Sallana sallana yürüyoruz küflü duvarların yandaşı gibi görünen merdivenlerin üzerinden

Yakınıyoruz en kusmak istediğimiz yanlarımızı

Oysa biz bile bilmiyoruz içimizdeki duygunun kısrağını

Besbelli tutulmuşuz geçmişe, bir adım ötemize kanıyoruz zaman geçtikçe

Omuzlarımızda bir yük,

Elli üç ve yetmiş iki yaşımızdayız,

Ağlıyoruz.

 yüz yirmi beş yılı yüzlük rakıya sığdırır gibi ağlıyoruz

her bir adımımız kanıyor hareket ettirdikçe bacaklarımızı

dur diyorum ihtiyara

tutun bana.



Bıkkın cesetlerimizle eşiğine varıyoruz kapının usulca

Kırk beş yıllık yaşamını da sırtlayıp ak saçları yadigar mağrur kadının

İçeri giriyoruz sallana sallana

Ağızlarımızda tonlarca küfür

Hiç alakasız saydırıyoruz yarınlara

Dur diyorum ihtiyara

Sigaranı unutmuşsun ağzında.


Gazı bitmiş çakmak gibi yanmaya çalışıyoruz odanın başında

Yenilgiye uğramış savaşlar kadar bitkiniz soğuğun damarlarında

Bir umut yürüyoruz karanlığın arasına

Işığı yakmak bile aklımıza gelmiyor

O kadar bir haber oluyoruz aydınlıklardan.



Ayakta durmayı beceremeyen ihtiyarı zar zor atıyorum koltuğun kenarına

Kıyamet gününün alıp götürdüğü gibi denizleri tanrıya

Bir hışımla saldırıyor oraya buraya

Dur diyorum ihtiyar

Tanrı bile sevmedi seni

Ne bu celal yokluğuna.


Büyük bir bombardımanın arasına sıkışmış tahtadan bisiklet gibi parçalanıyorum usul usul yanına

Bir sigara da ben yakmaya çalışıyorum

Garibin ateşi çok olur diyorum ihtiyara

Garibin cehennemidir çünkü dünya.


Sayısızca kötülüğün arasında birbirine tutunan iyilikler gibi yayıyor saçlarını tam kalbimin üstüne yavaşça

Ne hızlı atıyor diyor kalbin

Atmasın

Ne olur atmasın…


Gözlerini diktikçe dikiyor kafasını kaldırıp gözlerime

Yoruldum der gibi bakıyor göz bebeklerimden içeriye

Doldukça doluyor içim.


Dur diyor genç

Tanrı bile sevmediyse beni

Cehennemin oluklarında çürümeye razıyım

Cennet onun olsun bundan sonra…




-sevil