İsimsizliğe, renksizliğe zamansızlığa bir hüzün
aşka mucizeye ışığa ve doğuma bir hüzün
uyuşmak istemiyorum unutmak için
unutulunca gelen neşe kötü reddediyorum
bencilliği ve kibri ayakta tutabilirim
ayakta kalabilirim
her şeyi göründüğü gibi karşılayarak
şarkısız bitebilir günler geceler ışıklar içinde
taşları kaldırmam ve her şey sonlanır
uyuşurum, hazzın çekiciliğine bırakabilirim kendimi
ama hiçlik dokunuyor gövdeme gövdeme
ama hiçlik ama olmak ama bu her sabah olan
bu ışık, bu güzel kuşlar renkler ve aşk
nedir bu tüm olanlar nedir bir bebekte gördüğüm
nedir seviyor olmak ve inanç
düştüm, kayboldum, kendimi zannediyorum
doğdum, duydum, inandım, reddettim savundum
düştüm, kayboldum, kendimi zannediyorum
hıncım niye benimle birlikte her gün
her gün niye aşmam gereken biriyleyim
her gün niye bildiğim hiçbir şey gibi değilim
niye kendime dışarıdan bakabiliyorum
niye ruhumdaki bu karanlık isimsiz tortu
niye bu toz bildiğim hiçbir yerden değil
ve başa dönemeyişin verdiği bulantıyla
kusmak istiyorum aynaya
ve onu korkutmak...
varsayımlar ve ilgisiz korunaklığın duvarı
ilgisiz korunaklığın gövdemi kuşattı anlamın duvarı yıkık, hep yıkıktı.
hevesim geçiyor gittikçe ruhumdan
ve bu yok olmak istemek değil
isteğim hiç olmamaktı.
belirsiz duvarlar belirsiz sertlik
gözlerimi kapatınca geçmiyor acım
.
Uyumayı reddetsem de kabul olsa duam
haklı çıksa Descartes
bir rüya değil bu ama gerçek de değil.