Çocuklar vardı. Bedenleri parçalara ayrılmış, harap olmuştu. Bebekler... O zararsız ve savunmasız melekler... Ailelerine onları koruyabilmeleri için bir fırsat bile verilmemişti. Canilerin ateş yağmurları altında birer birer can verirken onlar, biz insanlar izledik. Ne yapabiliriz ki dedik.

Şimdi namlular bize dönerken sesimizi duyan yok mu diye haykırıyoruz. Ufacık bir yardım kırıntısı için yalvarıyoruz. İşte tüm bunları hatırladığım an içimi doldurmaya başladı o buz gibi gerçek. Hepimiz oradaydık. Hepimiz her şeyi görüyor ve duyuyorduk. Bir şeyler yapmak neden bu kadar zordu?

Ama herkesi düşmana bağlayan bir sebep vardı. Sahip olduklarından vazgeçmemek. Konfor alanından çıkamamak. Bir gecede kaybedebileceklerimize sanki hiç kaybetmeyecekmişiz gibi tutunmamız. Oysa ki her şey geçici bu hayatta. Bağımlılıklarımız bizi oturup ölümü beklemeye zorluyor. Artık değerli olan insan hayatı değil insanın bağımlısı olduğu her şey.