Bağlanma teorisi, özellikle 20. yüzyılın ortalarından itibaren çocuk gelişimi literatüründe önemli bir yer edinen bir psikolojik teori olarak kabul edilir. İlk olarak İngiliz psikiyatr John Bowlby tarafından geliştirilen teori, çocukların birincil bakım verenleriyle kurduğu duygusal bağların, onların ilerleyen yaşamlarındaki sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimlerini derinden etkilediğini öne sürer. John Bowlby' ye göre bağlanma, insan evriminin bir parçası olarak çocukların hayatta kalma ihtiyacından kaynaklanır ve doğuştan gelen bir gerekliliktir. Bağlanma teorisi özellikle 20. yüzyılın ortalarından itibaren çocuk gelişimi üzerinde büyük bir öneme sahiptir. Bu teoride, çocukların birincil bakım verenleriyle kurdukları bağ, onların duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimlerinde önemli bir rol oynar. John Bowlby ve Mary Ainsworth’un ortak çalışmasının ürünü olan bağlanma kuramı temel ilkeleriyle birlikte oluşturuldu ancak bu noktada John Bowlby' nin çalışmalarını, öğrencisi Mary Ainsworth uyguladığı metodoloji ile daha da geliştirmiştir. Ainsworth, bağlanma ilişkilerinin çeşitliliğini ve çocukların bu ilişkiler sonucunda nasıl geliştiğini anlamak için “Strange Situation” (Yabancı Durum) deneyini geliştirmiştir. Bu deneyde, bir çocuğun bakım vereninden kısa süreliğine ayrılması ve tekrar buluşması gözlemlenmiştir. Ainsworth, çocukların bakım verenlerine olan tepkilerine göre bağlanma stillerini dört ana grupta sınıflandırmıştır. Bu deney sonucunda bağlanma stilleri güvenli, kaygılı/kararsız bağlanma, kaçıngan ve dağınık bağlanma olarak belirlenmiştir. Avrupa'da yapılan çalışmalarda da bu sınıflandırmaların, çocukların ileri ki yaşamlarında hem sosyal ilişkilerinde hem de psikolojik sağlıklarında ne derece etkili olduğu derinlemesine araştırılmıştır.

Bu makale, bağlanma teorisinin gelişiminden başlayarak güvenli bağlanmanın çocuk gelişimi üzerindeki etkilerini hem teorik hem de Avrupa'daki güncel araştırmalar çerçevesinde ele alacaktır.

Bağlanma davranışları, bir bebeğin temel bakım verenleriyle kurduğu güven ve yakınlık ilişkisini sağlamak amacıyla geliştirdiği davranış kalıplarıdır. Bu davranışlar, bebeğin fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını ifade etmesine yardımcı olur ve hayatının ilk aylarında hayatta kalması için kritik öneme sahiptir. Aşağıda, bebeğin geliştirdiği başlıca bağlanma davranışları ayrıntılı olarak açıklanmıştır:

1. Emme

Emme davranışı, yalnızca bebeğin beslenmesini sağlamak için değil, aynı zamanda stresle başa çıkmak ve rahatlamak amacıyla kullanılan bir bağlanma davranışıdır. Bebekler, doğduklarından itibaren güçlü bir emme refleksiyle dünyaya gelirler. Bu refleks, hayatta kalmalarını sağlamak için gereklidir. Ancak bebekler sadece aç olduklarında değil, duygusal rahatlama ihtiyacı hissettiklerinde de anne memesini emmek isterler. Özellikle modern toplumlarda, sürekli emzirmenin her zaman mümkün olmaması durumunda, bebekler emzik ya da parmak emme gibi alternatifler geliştirirler. Parmak emme ya da emzik, bebeğin kendini sakinleştirmesine yardımcı olur ve strese karşı bir savunma mekanizması olarak işlev görür.

2. Sokulma/Uzanma

Bebekler, doğuştan gelen bir refleksle bakım verenlerine fiziksel olarak yakınlaşma eğilimindedirler. Bu sokulma davranışı, bebeğin kendini güvende hissetmesi ve sıcaklık, dokunma gibi fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması için önemlidir. Bebekler, özellikle stresli, korkutucu ya da bilinmez durumlarla karşılaştıklarında, bakım verenlerine sokularak güven ararlar. Fiziksel yakınlık, bebek ile bakım veren arasında güçlü bir bağın oluşmasına yardımcı olur ve bebeğin kendini sakinleştirmesini sağlar.

3. Bakış

Bebekler, doğdukları andan itibaren göz teması kurmaya ve yüz ifadelerini takip etmeye eğilimlidirler. Bu, onların sosyal bağlanma davranışlarının en erken işaretlerinden biridir. Bir bebek, özellikle annesinin ya da bakım vereninin yüzüne odaklanarak, onun duygusal durumunu anlamaya çalışır. Bakışlar, bebeğin sosyal gelişiminin ilk adımlarından biridir ve bakım verenleriyle duygusal bir bağ kurmasına yardımcı olur. Göz teması, bebeğin kendini güvende hissetmesini sağlayan ve karşılıklı etkileşimi teşvik eden güçlü bir sinyaldir.

4. Gülümseme

Gülümseme, bebekler için bir diğer önemli bağlanma davranışıdır. Bebekler, bakım verenlerinin dikkatini çekmek ve onlarla olumlu bir etkileşim kurmak için erken dönemlerden itibaren gülümserler. Bir bebek, özellikle bakım vereninin yüzüne gülümseyerek, karşısındaki kişiden bir tepki almayı bekler. Bu karşılıklı etkileşim, bebek ile bakım veren arasındaki duygusal bağı güçlendirir ve bebeğin kendini değerli ve sevildiğini hissetmesine yardımcı olur. Gülümseme, aynı zamanda sosyal gelişimin ve dil öncesi iletişimin de ilk adımlarından biridir.

5. Ağlama

Ağlama, bebeğin stres, açlık, yorgunluk ya da rahatsızlık gibi olumsuz duygularını ifade etmesinin en temel yollarından biridir. Bebeğin ağlaması, bakım vereninden yardım ve ilgi talep etmesini sağlar. Bu davranış, bebeğin hayatta kalması için kritik bir rol oynar, çünkü ağlama, bir tehlike ya da rahatsızlık olduğunda bakım verenin müdahale etmesine olanak tanır. Ağlamaya verilen duyarlı tepkiler, bebeğin güvenli bağlanma geliştirmesi için önemlidir. Eğer bakım veren bebeğin ihtiyaçlarına zamanında ve tutarlı bir şekilde yanıt verirse, bebek kendini güvende hisseder ve güvenli bir bağlanma ilişkisi geliştirir. Bu bağlanma davranışları, bebeğin yaşamının ilk aylarında fiziksel ve duygusal güvenliğini sağlamaya yönelik doğal tepkilerdir. Bu davranışların her biri, bakım verenin duyarlılığı ve tutarlılığı ile beslenir ve güvenli bir bağlanmanın temelini oluşturur.

Bu bağlanma davranışlarının önemini daha iyi anlamak için Mary Ainsworth'un ünlü Strange Situation (Yabancı Durum) deneyine bakmak yararlı olacaktır. Ainsworth, bu deneyde bebeklerin bakım verenleriyle olan ilişkilerini ve bağlanma stillerini gözlemleyerek, dört temel bağlanma stilini tanımlamıştır. Bu bağlanma stillerini detaylı bir şekilde ele alalım:

1. Güvenli Bağlanma (Secure Attachment)

Güvenli bağlanma, çocuğun bakım verenine karşı duyduğu güvenle karakterize edilir. Güvenli bağlanan çocuklar, bakım verenleri yanlarında olduğunda çevrelerini keşfetmekte daha cesurdurlar, ancak bakım verenleri ayrıldığında hafif bir kaygı yaşarlar. Bu çocuklar, bakım verenleri geri döndüğünde rahatlarlar ve yeniden güvenli bir ilişki kurarlar. Bu bağlanma türü, genellikle duyarlı ve tutarlı bakım verenlerle ilişkilidir. Güvenli bağlanma stiline sahip bebekler, bakım verenleriyle güçlü ve güvenli bir ilişki geliştirirler. Bu bebekler, anneleri yanlarındayken rahat ve keşfetmeye açıktırlar. Anneleri odayı terk ettiğinde endişelenirler, ancak geri döndüğünde hızlı bir şekilde sakinleşirler.

Özellikler:

Bebek, bakım verenine güven duyar.

Stresli anlarda, bakım verenin varlığıyla rahatlar.

Bakım verenin güvenilir ve tutarlı olması, bu bağlanma stilini destekler.

Avrupa’dan Örnekler: Almanya’da yapılan bir araştırmada, güvenli bağlanmanın çocukların sosyal becerilerini ve okuldaki akademik başarılarını artırdığı görülmüştür. Güvenli bağlanan çocukların, ileriki yaşamlarında daha sağlıklı ilişkiler kurdukları ve daha yüksek öz saygı geliştirdikleri tespit edilmiştir. İngiltere’de yapılan bir başka çalışmada, güvenli bağlanmanın çocukların uzun vadeli duygusal sağlıkları üzerinde olumlu etkiler yarattığı görülmüştür. Çalışmalar, güvenli bağlanma geliştiren çocukların okulda daha başarılı ve sosyal ilişkilerde daha becerikli olduklarını ortaya koymuştur.

2. Kaygılı/Kararsız Bağlanma (Anxious/Ambivalent Attachment)

Bu bağlanma stiline sahip çocuklar, bakım verenlerinin tutarsız davranışlarına karşı kaygı ve belirsizlik yaşarlar. Bu çocuklar, bakım verenlerinin yanından ayrıldıklarında aşırı derecede huzursuz olurlar ve geri döndüklerinde de bu huzursuzluk devam eder. Bakım verenlerinin geri dönmesine rağmen rahatlamazlar ve sürekli ilgi beklerler. Kaygılı/kararsız bağlanma genellikle düzensiz ve tutarsız bakım ile ilişkilendirilir. Bu bağlanma stiline sahip bebekler, anneleri odadayken bile huzursuzdur ve annenin ayrılması onları çok fazla strese sokar. Annenin geri dönmesiyle birlikte hem annelerine sarılmak isterler hem de ona karşı direnç gösterirler.

Özellikler:

Bebek, bakım verenine karşı aşırı bağımlıdır.

Ayrılıkla başa çıkmada zorluk yaşar.

Bakım verenin tutarsız tepkileri bu bağlanma stilini geliştirir.

Avrupa’dan Örnekler: İtalya’da yapılan bir çalışmada, kaygılı/kararsız bağlanma stiline sahip çocukların ileriki yaşamlarında daha fazla kaygı ve düşük özgüven sorunları yaşadığı tespit edilmiştir. Bu çocukların, sosyal ortamlarda daha çekingen oldukları ve stresli durumlara daha hassas bir şekilde tepki verdikleri görülmüştür. Fransa’da yapılan bir başka araştırma, kaygılı bağlanma stiline sahip çocukların, özellikle ergenlik döneminde depresyon ve anksiyete gibi psikolojik rahatsızlıklarla daha sık karşılaştıklarını göstermiştir. Almanya'da yapılan araştırmalar ise kaygılı bağlanma stiline sahip çocukların yetişkinliklerinde güven sorunları ve bağımlılık problemleri yaşama eğiliminde olduklarını göstermiştir.

3. Kaçıngan Bağlanma (Avoidant Attachment)

Bu bağlanma stiline sahip çocuklar, bakım verenlerinin tutarsız davranışlarına karşı kaygı ve belirsizlik yaşarlar. Bu çocuklar, bakım verenlerinin yanından ayrıldıklarında aşırı derecede huzursuz olurlar ve geri döndüklerinde de bu huzursuzluk devam eder. Bakım verenlerinin geri dönmesine rağmen rahatlamazlar ve sürekli ilgi beklerler. Kaçıngan bağlanma stiline sahip bebekler, anneleri odayı terk ettiğinde ya da geri döndüğünde çok az duygusal tepki verirler. Anneleriyle fiziksel temas kurmaktan kaçınırlar ve kendi başlarına zaman geçirmeyi tercih ederler.

Özellikler:

Bebek, bakım verenine duygusal olarak mesafelidir.

Bağımsızlık ön plandadır ve duygusal ihtiyaçlar geri planda kalır.

Bakım verenin duygusal olarak mesafeli ya da soğuk olması bu bağlanma stilini pekiştirir.

Avrupa’dan Örnekler: Hollanda’da yapılan araştırmalar, kaçıngan bağlanma stiline sahip çocukların, sosyal ilişkilerde sorunlar yaşama eğiliminde olduklarını ortaya koymuştur. Bu çocukların, özellikle yakın ilişkilerde duygusal bağ kurma ve güven inşa etmede zorluk çektikleri gözlemlenmiştir. Ayrıca, Almanya’da yapılan bir başka çalışma, kaçıngan bağlanma stiline sahip çocukların yetişkinliklerinde iş ortamlarında daha mesafeli ve bireysel çalışmaya yatkın olduklarını ortaya koymuştur. Yapılan araştırmalar, kaçıngan bağlanma stiline sahip bireylerin yetişkinliklerinde daha az yakın ilişki kurduğunu ve genellikle yalnız çalışmayı tercih ettiğini göstermiştir.

4. Dağınık Bağlanma (Disorganized Attachment)

Dağınık bağlanma, çocuğun bakım verenine karşı karışık, çelişkili ve düzensiz tepkiler vermesiyle karakterize edilir. Bu çocuklar, bakım verenleriyle hem güven hem de korku içeren bir ilişki içindedirler. Genellikle travmatik veya istismarcı bakım verenlerle bu tür bir bağlanma gelişir. Bu bağlanma stiline sahip çocuklar, bakım verenlerinin yanından ayrıldıklarında büyük bir stres yaşarlar ancak geri döndüklerinde de güvenli bir ilişki kuramazlar. Dağınık bağlanma stiline sahip bebekler, anneleriyle olan ilişkilerinde çelişkili ve düzensiz davranışlar sergilerler. Bakım verenleri odaya geri döndüğünde hem ona yaklaşmak isterler hem de ondan korkar gibi görünürler. Bu, genellikle travmatik ya da ihmalci bakım verenlerle ilişkilendirilir.

Özellikler:

Bebek, bakım verenine hem güvenmek ister hem de korku hisseder.

Çelişkili duygular ve düzensiz davranışlar sergiler.

Bakım verenin travmatik, ihmal edici ya da kötüye kullanımı bu bağlanma stiline yol açar.

Avrupa’dan Örnekler: İsveç’te yapılan bir araştırmada, dağınık bağlanmaya sahip çocukların ilerleyen dönemlerde ciddi davranış bozuklukları geliştirme olasılıklarının daha yüksek olduğu bulunmuştur. Özellikle suçlu davranışlar ve madde bağımlılığı gibi sorunların, bu tür bir bağlanma stiline sahip bireylerde daha sık görüldüğü tespit edilmiştir. Ayrıca Norveç’te yapılan bir çalışma, dağınık bağlanmanın genellikle travma ve ihmal geçmişi olan çocuklar arasında yaygın olduğunu ve bu çocukların duygusal regülasyon konusunda ciddi zorluklar yaşadığını göstermiştir.

 Mary Ainsworth’un Strange Situation deneyi, bebeklerin bakım verenleriyle kurduğu bağlanma stillerini anlamak için önemli bir araçtır. Bu bağlanma stilleri, çocuğun yaşam boyu duygusal gelişimini ve sosyal ilişkilerini doğrudan etkiler. Güvenli bağlanma, sağlıklı psikososyal gelişimi desteklerken, kayıtsız, kaçıngan bağlanma ileride karşılaşılabilecek çeşitli psikolojik ve sosyal sorunlara zemin hazırlayabilir. Avrupa'daki araştırmalar da bu bulguları desteklemekte ve bağlanma stillerinin uzun vadeli etkilerini ortaya koymaktadır. Şimdi, güvenli bağlanmanın özelliklerine ve çocuk gelişimine olan etkilerine daha detaylı bir bakış atalım.

Güvenli Bağlanmanın Özellikleri ve Çocuk Gelişimine Etkileri

Güvenli bağlanan bir çocuk, bakım verenine güven duyarak çevresini daha rahat keşfeder ve yeni deneyimlere daha açık olur. Güvenli bağlanmanın çocuk gelişimi üzerindeki etkilerini şu başlıklar altında incelemek mümkündür:

Duygusal Gelişim: Güvenli bağlanan çocuklar, duygusal olarak daha dengeli olurlar. Bakım verenin tutarlı ve sevgi dolu desteği, çocuğun stresle başa çıkma yeteneğini geliştirir. Avrupa’da yapılan araştırmalar, güvenli bağlanan çocukların ergenlik döneminde daha az depresyon ve anksiyete belirtileri gösterdiğini ortaya koymuştur.

Sosyal Gelişim: Güvenli bağlanma, çocukların başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurma becerisini de destekler. Güvenli bağlanan çocuklar, akranlarıyla işbirliği yapma ve empati kurma konusunda daha başarılıdır. Özellikle İsveç’te yapılan araştırmalar, güvenli bağlanan çocukların grup aktivitelerinde daha etkin rol aldığını göstermektedir.

Bilişsel Gelişim: Güvenli bağlanma, çocukların problem çözme yeteneklerini ve yaratıcılıklarını destekler. Çocuklar, çevrelerini keşfetme konusunda daha cesur olduklarından, bilişsel gelişimleri de bu süreçte olumlu yönde etkilenir. Almanya'da yapılan uzun soluklu bir araştırma, güvenli bağlanan çocukların okul başarısının daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur.

Avrupa'da Bağlanma Üzerine Yapılan Araştırmalar

Bağlanma teorisi üzerine yapılan çalışmalar, Avrupa'da geniş bir literatür oluşturmuştur. Örneğin, Almanya’daki Grossmann ve arkadaşlarının yürüttüğü çalışmalar, bağlanma stillerinin uzun vadeli etkilerini inceleyen önemli araştırmalar arasındadır. Bu araştırmalarda, güvenli bağlanan çocukların yetişkinlik dönemlerinde daha sağlıklı ve uzun soluklu ilişkiler kurdukları gözlemlenmiştir. Ayrıca, İskandinav ülkelerinde yapılan araştırmalar, güvenli bağlanmanın çocukların özgüvenini ve bağımsızlıklarını artırdığını göstermiştir.

Bir diğer önemli çalışma ise Hollanda'da Van IJzendoorn ve Juffer tarafından yürütülen meta-analizdir. Bu analiz, farklı bağlanma stillerinin çocuk gelişimi üzerindeki etkilerini karşılaştırmış ve güvenli bağlanmanın, çocuğun sosyal ve duygusal gelişimi üzerinde belirgin şekilde olumlu etkiler yarattığını ortaya koymuştur.

Günümüzde Bağlanma ve Modern Aile Yapıları

Günümüzde aile yapıları ve bakım modelleri değişim göstermektedir. Özellikle iki çalışan ebeveynin bulunduğu ailelerde, çocukların bakım verenlerle kurduğu bağın nasıl etkilendiği üzerine yapılan çalışmalar artmaktadır. Teknolojinin ve sosyal medyanın hayatımıza daha fazla girmesiyle birlikte çocukların duygusal ve sosyal gelişimleri de yeni bir boyut kazanmıştır. Bu değişiklikler, çocukların güvenli bağlanma geliştirme süreçlerinde yeni faktörler yaratabilir.

Özellikle Fransa'da yapılan araştırmalar, çocukların kreşlerde geçirdikleri zamanın güvenli bağlanma üzerindeki etkilerini incelemiştir. Bu çalışmalarda, kreşlerde yüksek kaliteli bakımın sağlandığı durumlarda çocukların güvenli bağlanma geliştirme şanslarının arttığı gözlemlenmiştir.

Sonuç olarak, bağlanma teorisi, çocukların gelişim süreçlerini anlamada ve desteklemede kritik bir rol oynamaktadır. Güvenli bağlanma, çocuğun duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimini olumlu yönde etkileyerek, sağlıklı bir birey olma yolunda önemli bir temel sağlar. Güvenli bir bağlanma ilişkisi, çocuklara kendilerini değerli ve sevgi dolu hissetme, sosyal beceriler geliştirme ve çevrelerini keşfetme konusunda cesaret verme fırsatı sunar.

Avrupa’daki kapsamlı araştırmalar, güvenli bağlanmanın çocukların ileriki yaşamlarında daha sağlıklı ilişkiler kurmalarına, yüksek öz saygıya ve daha az psikolojik sorunla karşılaşmalarına katkıda bulunduğunu ortaya koymuştur. Bu bulgular, ebeveynlerin ve bakım verenlerin çocuklarla kurdukları bağların önemini bir kez daha vurgulamaktadır.

Bu bağlamda, toplumsal olarak çocuk gelişimine daha fazla dikkat edilmesi ve ailelerin bu konuda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Çocuklara güvenli bir bağlanma ortamı sunabilmek için ebeveynlerin, eğitimcilerin ve toplumun ortak çabası büyük önem taşımaktadır. Çocukların sağlıklı bir şekilde büyüyebilmeleri, sadece bireysel gelişimleri için değil, toplumun genel refahı için de kritik bir öneme sahiptir.

 

Kaynaklar

·       Yavuzer, H. (2014). Çocuk Psikolojisi. Remzi Kitabevi

·       Köknel, Ö. (2010). Gelişim Psikolojisi. Psikologlar Derneği Yayınları

·       İkiz, E & Dönmez, M. (2015). Psikolojik Gelişim ve Eğitim. Nobel Akademik Yayıncılık

Bowlby, J. (1969). Attachment and Loss: Volume I. Attachment. Basic Books.

Bowlby, J. (1973). Attachment and Loss: Volume II. Separation. Basic Books.

Ainsworth, M. D. S., Blehar, M. C., Waters, E., & Wall, S. (1978). Patterns of Attachment: A Psychological Study of the Strange Situation. Lawrence Erlbaum Associates.

Main, M., & Solomon, J. (1990). Procedures for Identifying Infants as Disorganized/Disoriented During the Strange Situation. In M. T. Greenberg, D. Cicchetti, & E. M. Cummings (Eds.), Attachment in the Preschool Years: Theory, Research, and Intervention. University of Chicago Press.

·       Grossmann, K., Grossmann, K. E., & Kindler, H. (2005). The Role of Early Attachment Relationships in the Development of the Social Competence of Children. In R. A. Hinde & J. Stevenson-Hinde (Eds.), Relationships within Families: Mutual Influences 

·       Van IJzendoorn, M. H., & Juffer, F. (2006). The Benefits of Being Securely Attached: A Meta-Analysis of the Effects of Attachment Security on Social and Cognitive Development. Child Development

·       Ainsworth, M. D. S. (1985). Patterns of Attachment: A Psychological Study of the Strange Situation. In M. Lewis & C. Feiring (Eds.), Children's Social and Emotional Development 

·       Egeland, B., & Farber, E. A. (1984). Infant-Mother Attachment: Factors Related to Its Development and Its Effects on Subsequent Development. Child Development, 

·       Fearon, R. M. P., & Belsky, J. (2011). Attachment and the Origins of Prosocial Behavior and Aggression. Attachment & Human Development